Aslında böyle
belgelerin hazırlanması demokrasimiz açısından pek gurur verici değil ama hiç değilse, milletçe, böyle antidemokratik bir gelişmeye karşı topyekûn tavır almamız sevindirici.
Eskiden öyle miydi? Bır
akınız aynı safta yer almayı... belgeyi ortaya çıkaranın başına gelmedik kalmıyordu. En hafifinden, askerden fırça yiyordunuz. 2000 yılında, zarf içinde elime ulaşan
Andıç belgesini -o tarihte milletvekili olduğum için-
TBMM'de bir basın toplantısıyla gazetecilere açıklamıştım. Andıç, bir Eylem Planı'nı anlatıyordu. Bazı gazetecilerin (
Cengiz Çandar, Altan Kardeşler, Mehmet Ali
Birand,
Yalçın Küçük,
Yavuz Gökmen,
Mahir Kaynak), bazı Doğulu milletvekillerinin (Abdülmelik
Fırat,
Salim Ensarioğlu,
Fethullah Erbaş), Fazilet Partisi'nin, HADEP'in, İnsan Hakları Derneği'nin, Şemdin Sakık'la ve
PKK ile irtibatlı olduğu gösterilerek, kişiler kamuoyunda
küçük düşürülecek; vatana ihanetleri sergilenecekti. Belge
Nisan 1998 tarihini taşıyordu ve tam da Eylem Planı'na uygun olarak zamanında harekete geçilmişti. Aynı gün,
Hürriyet ve
Sabah gazetelerinde yukarıda sıralanan kişi ve partilerin PKK ile ilişkili olduğu haberi manşetten yayınlanmıştı. Hatta bu haberden dolayı infiale kapılan Türk
İntikam Tugayı üyesi
Semih Tufan Gülaltay, İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal'ı öldürmeye tevessül etmişti. Gazeteciler işlerini kaybetmek bir yana,
toplum nezdinde
şüpheli hale gelmişlerdi.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN