Cahit Yalçın'ın 1933 yılında yayınlamaya başladığı Fikir Hareketleri Dergisi'nin 1942'de yayınlanan nüshalarının birini karıştırırken çok ilginç bir
demokrasi tarifine rastladım, aklımda kalanı yazıyorum: "Demokrasi, devletin vatandaşlar için biçimlendirilmesi esasına dayanır."
Çok sade ve etkili bir tarif.
Anlıyoruz ki, "devlet evvela ve sonra sadece kendisi için vardır" diyenler, Türkiye'de hâlâ kamuoyunu etkileme gücünü elde tutmaktalar ve bu meselenin ayrıştırıcısı, kısaca ETÖ diye bilinen o meşhur dâvâdır. Üç gün önce
Taraf gazetesi tarafından varlığı açıklanan
belge gösteriyor ki bu
örgütün canlılığı hâlâ devam etmekte ve nisan ayı itibariyle kendinde hâlâ
operasyon yapacak cür'et ve gücü bulabilmektedir.
Ordu içinde bazı gruplarla
işbirliği yaparak anayasal düzeni ve hükümeti silahla devirmekle itham edilen Ergenekoncuların temel istinad noktası "devlet"in tâ kendisi: Bürokrasi,
Adliye, Ordu,
Üniversite; buna basın ve siyasi muhalefet kanadında hâlâ pek canlı görünen aktif desteği de ekleyince
manzara netleşiyor. Şudur: Ergenekoncuların bu derece aktif, güçlü ve yaygın destekle başarısız olması zayıf ihtimâldi ve bu ihtimâl �çok
şükür- gerçekleşti. Örgüt mensupları şu anda "
sanık" sıfatıyla adli merciler önünde
hesap veriyorlar. Sanık durumuna gelmiş olmak bile müthiş bir hayal kırıklığı yaratmış olmalıdır fakat pes etmeyip karşı atağa geçmişler; ele geçen belge bu cür'eti gösteriyor. Muhtemelen aktiviteleri hâlâ sürmektedir çünkü sanıkların çok önemli bir kısmı
muvazzaf veya
emekli ordu mensubudur.
Askerî yargı, muvazzaf sanıkların normal mahkemelerde yargılanmasını geciktirebiliyor; nitekim sözü edilen belge hakkında askerî yargı alelacele
yayın yasağı getirdi.
Genelkurmay Başkanlığı ise
Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa "asker" kişilerin devlet düzenine yönelik silahlı
darbeye girişmeleri ithamı karşısında öngörülemez bir tedirginlik hâli yaşıyor. Ordu mensuplarının daha önceki darbe teşebbüsleri, -yargılanmak ne kelime- tebcîl edilmiş, alkışlanmıştı; bu defa
Yargı, darbe heveslilerini hesap vermeye çağırıyor. Sayın Başbuğ, boş LAW silahı ile yaptığı basın toplantısında "hukuk ne diyorsa, ona itaat edeceğiz" dediyse de kurumunun itibarını korumak endişesiyle yakalanan son belge hakkında şimdilik ketum durmayı
tercih etti; buna mukabil yayın yasağına rağmen bu belgenin konuşulmadığı bir mahfil yok gibidir.
Yazar Necati Doğru, önemli bir tesbitte bulunarak diyor ki, "En fazla bir gece bir gündüz içinde yani 24 saat geçmeden; 'Temiz gerçek nedir, kirli haber hangisidir' netleşmeliydi." Ne yazık ki bu yapılamadı ve bunun yerine her anlama çekilebilecek bir açıklama ile yayın yasağı tercih edildi.
Bu belgenin muhtevası vahimdir; eğer doğru ise ve bu belge emir-komuta zinciri ve ordunun meşru yapılanması içinde üretilmiş ise neticesi ağır olur ve ordunun anayasal ve Türk
siyaset geleneği içindeki an'anevi yeri ve varlığının yeniden düzenlenmesini gerektirir.
Daha doğrusu bu devlet, varlık sebebini vatandaşlarının huzur ve refahıyla izah ediyorsa böyle olması gerekir. Aksi ihtimali biliyoruz; belgenin sıhhati hakkında
tartışma yaratılarak süprüntü
halının altına kürelenir v
e devletin asla hata yapmayacağı yolundaki o mâlum kaziyyenin altı bir kere daha çizilerek mesele kapatılır.
Bu belge eğer gerçek ise ve gereği yerine getirilirse, ele geçirildiği tarihi bir kenara yazmak lazım: Fikir Hareketleri Dergisi'nde bundan 67 yıl evvel yapılan Demokrasi tarifi, tahakkuk etmeye başlamış demektir.
Açık ve tatminkâr bir açıklama bekliyoruz; hemen!