Önce Kavala'ya gittik. Kavala, Sultan I. Murad Hüdavendigar zamanında fethedilmiştir.
Buraya sonra, Anadolu'dan Saruhan Türkleri getirilerek yerleştirilmiştir. Kanunî Sultan Süleyman burayı
tahkim etmiş ve su kemerlerini yaptırmıştır. İbrahim Paşa da burada hamam, cami, medrese, mektep, imaret, han ve üç zaviyeden oluşan bir
külliye meydana getirmiştir.
Kavala'ya girişte sapasağlam duran su kemerleriyle karşılaştık. Sanki İstanbul'daki su kemerleri karşımızda duruyordu...
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın yaptırdığı külliyeye gittik. Hayriye Vakfı olarak bilinen bu külliyenin ayrı ayrı kapılardan girilen bölümleri var. Her kapının üzerinde bir kitabe var ve hepsinde de Kavalalı Mehmet Ali Paşa göklere çıkarılıyor. Külliyedeki cami, medrese, sıbyan mektebi, imarethane ve mühendishane, Hicri 1220-1226 (M. 1800-1811) yılları arasında yapılmış. Maalesef kubbelerdeki hilaller sökülmüş; açık şekilde belli oluyor. Şimdi bütün bu binalar
restore edilmiş,
otel ve
restoran olarak kullanılıyor. Kapılarında
Mısır bayrakları var. Kavalalı Mehmet Ali Paşa Mısırlı kabul edildiği için... İskenderiye'deki kilisenin
vakıflarını Yunanlılara veren Mısırlılar, bu külliyeyi de kendi mülkleri olarak alıp bayraklarını asmışlar. Osmanlı'nın mallarına kimler sahip çıkıyor!..
İmaret kısmındaki kafeye girip birer
ıhlamur içtik. Oradan denizi ve bütün Kavala şehrini seyretmek bir başka...
Külliyenin karşısında cumbalı evler var. Türkiye'yi hatırlatıyor. Oradan İbrahim Paşa'nın yaptırdığı camiye gittik ama orası artık bir kilise... Ama her hâli ile aslının bir câmi olduğunu haykırıyor.
Kaleye giden yol üzerinde Tekke
Camii var.
Batı Trakya'da bilhassa Rodoplar üzerinde,
Bulgaristan bölümünde de devam eden tekkeler, dergâhlar var. 1370'lerde
Yıldırım Bayezid döneminde, Seyyid Ali Sultan 50 dervişle buralara gelmiş. "
Kızıl Deli" diye bilinen Seyyid Ali Sultan'ın dergâhına gittik. 17. yüzyıla kadar burası bir icazet merkezi imiş... Daha sonra 'Beratlar' Arnavutluk'tan verilmeye başladı. Seyyid Ali Sultan, aynı zamanda bir
komutan... Bizans'la savaşmış... Menkıbeye göre Mesine Kalesi için "Mesine Kalesi, altı üstüne gelesi!.." demiş. Gerçekten altı üstüne gelmiş; kalenin şu anda temel taşları yüzeyinde duruyor.
Dergâh, Gümülcine Başkonsolosu Ümit Yardım döneminde onarılmıştır.
Külliyeye giriş Kırklar Çeşmesi'nden... Çeşmenin iki yanında iki tane Hz. Davud Yıldızı var. Meydan kısmının kapısında da bu iki
yıldız var...
Yeni meydan için, ayrı bir yer daha yapılıyor.
19 tane vakıf köyünün gelirleri, bu Seyyid Ali Sultan Dergâhı'na veriliyormuş.
Dergâhın önünde Seyyid Ali Sultan'ın diktiği karadut ağacı var. Hâlâ
meyve vermeye devam ediyor.
Sekizgen şeklinde bir aşevi bulunuyor...
Dergâha 15 km uzakta 640 seneden fazla bir zamandır devam eden ve Kırkpınar'dan da önce başlamış olan Seçek Yağlı
Güreş Panayırı var.
Bu dergâhta yetişmiş ve her birisi ayrı ayrı yerlerde dergâhlarını kurmuş şahsiyetler mevcut: Hasan Baba,
Sinan Baba, Çilingir Baba, Kamber Baba,
Kayıp Baba, Ali Baba... Çilingir Baba Zâviyesi'nin on dönüm üzerinde bir mezarlığı da var. Burada bazı
paşalarımız ve ileri gelen zâtların kabirleri bulunmakta...
Buraların hiç unutulmaması ve ilgimizin eksilmemesi gerekiyor...