İddia doğruysa,
Atlantik’te düşen uçağın bazı yolcuları, o can pazarında yakınlarına
mesaj atmışlar.
Tanıdık bir
itirafı değişik dillerde yollamışlar:
“Seni seviyorum.”
11
Eylül’de
New York’taki İkiz Kuleler’de de aynısı olmuştu.
Eşini arayan bir adam, zeminin ayakları altında gıcırdamaya başladığını söyledikten sonra, “Sen ve çocuklar benim için dünyalara bedelsiniz” diye ağlamıştı telefonda...
* * *
Kanal D’de yeni bir yarışma programı başladı:
“Kocam size emanet.”
Yarışmada 5 kadın var.
Evliliklerinin ilk günlerdeki gibi olmamasından şikâyetçiler. Kocalarında beğenmedikleri özellikleri bir bir anlatıyorlar ekranda... Nelerinin değişmesini istediklerini de söylüyorlar.
Kocalar “
ıslah için”, “Mutlu
Evlilik Okulu”na yazdırılıyor.
Bu kampta uzmanlar 5 kocayı eşlerinin istediği yönde “düzeltiyor”.
Görgü ve davranış,
giyim kuşam, dans,
spor dersi alıyorlar.
Bir
aile koçu onlara danışmanlık yapıyor. Diyete başlıyorlar. Estetik müdahalelere hazırlanıyorlar.
* * *
Kadınların ilk gün, şakayla karışık, pederşahi aileyi dipten sallayacak şikâyetler dile getirdiler:
“Tırnağını yemesen”, “Koca göbeğini eritsen”, “Şiveni değiştirsen”, “Doğru dürüst giyinsen”, “Çocukla biraz da sen ilgilensen”, “Çok horlamasan”, “Sürekli uyuklamasan”, “Dans ederken ayağıma basmasan”, “Bu kadar dağınık olmasan” gibi temenniler yağdı.
Ama şikâyetlerin ortak paydası, sevgisizlikti.
Daha doğrusu sevginin ifade edilmez oluşu...
İlk günlerdeki romantik sürprizlerin, eve çiçekle gelmelerin, yemeğe çıkmaların bitmesi...
Hiçbir özel günün hatırlanmaması...
En yakışıklı yarışmacının eşi, “Bana güzel sözler söylemesini istiyorum” dedi.
Bir diğeri güzel sözden de geçmiş, “Muhabbet etsin benimle” diye yakarıyordu.
“Canımlı cicimli konuşmasını, biraz ruhumu okşayıcı davranmasını, içindeki romantik adamı canlandırmasını istiyorum” dedi bir başkası...
Evliliklerinin eskidiğinden yakınan Erzurumlu kadın, çok kilo aldığından ve kabalaştığından yakındığı eşine “Sana âşık olduğum zamanki haline dönmeni istiyorum” diye seslendi.
* * *
Eski Türk filmlerinde hep köyden şehre gelen Kezban bu tür kurslar görürdü; zengin evin yakışıklı oğlunun gözüne girebilmek için...
İlk kez “düzeltilen”in cinsiyeti değişiyor.
Bu kez erkekler, eşlerinin gözüne girebilmek için dans dersi alıp spor yapıyor.
TV’nin ortalama ailelerdeki izlenilirliği düşünüldüğünde yarışmanın yaratacağı etkiyi gözlemek ilginç olacaktır.
Bu yazı için kıymetli olan ayrıntı ise şu:
Ekrandaki şikâyetlere bakılırsa kadınlar, sanıldığı gibi yakışıklılık peşinde değiller.
Bir çift güzel söze hasretler...
Bir Türk erkeğine, 10 senelik eşine, hem de ekrandan “Seni seviyorum” dedirtmeye programın gücü yeter mi; yetse bile bu, seyreden ailelerde zincirleme reaksiyona yol açar mı, bilmem; ama ölümün eşiğinde atılan son mesajlara bakınca sadece şunu demek geçiyor içimden:
“Büyük itiraf” için “son an”ı beklemeyin.
O son mesajda kime ne demek istiyorsanız, hemen şimdi deyin.