Türkiye Büyük
Millet Meclisi,
Suriye sınırındaki
mayınlı
arazilerin temizlenip tarıma kazandırılmasıyla ilgili bir
yasa tasarısı konusunda tıkanmış gibi gözüküyor.
Aslında çok derin
psikolojik tahlillere ihtiyaç var ama uzun lafı kısa keseceğim: Tartışmanın özünde, bizim çoğu işimizde olduğu gibi
yabancı düşmanlığı meselesi yatıyor.
Uzun yıllardır neredeyse gereksiz diyebileceğimiz bir endişeyle (paranoya belki daha doğru tabir) mayınlı bulunan bu geniş arazi, eğer Meclis’teki
yasa tasarısı kabul edilirse, önce
ihaleye çıkarılacak. İhaleyi kazanan
firma veya firmalar, bu araziyi mayınlarından temizleme karşılığında arazinin üst kullanım hakkına bir süreliğine (toplam 49 yıl ama herhalde bunun 4-5 yılı mayın temizlemekle geçecek) elde edecekler.
Bu haliyle ortada son derece basit ve yasa konusu bile olması gerekmeyen bir şey var. Aslında devletin, kendisi tarım yapmayacağına göre, bu araziyi (210 bin dönüm gibi devasa bir arazi) satması da söz konusu olabilirdi ama biz satmıyor, kiraya vermeye çalışıyoruz.
Hükümet önce bu işi
kararname ve yönetmelikle yapmak istedi,
Danıştay nedense engelledi. O yüzden şimdi yasa çıkarılmaya çalışılıyor ama yasaya
iktidar partisi içinden bile direniş var; bu direnişi kırmak için
Başbakan partisinin grubunu sırf bu konu için toplamak zorunda kaldı, milletvekillerini
tatlı sert uyardı; yetmedi bir de hafta sonu
gazete manşetlerine ‘Tarihi özeleştiri’ diye geçen yabancı düşmanlığını ‘faşizanlık’ olarak gördüğünü açıkladığı meşhur konuşmasını yaptı.
Yaptı ama eleştiriler dinmedi.
Eleştiriler genel anlamda tutarlı olmaktan uzak. Kanuna karşı çıkanlar tam olarak ikna edici olamıyorlar. Sonunda, Başbakan’ın deyimiyle ‘İstemezük’ demiş oluyorlar.
Peki neden istemiyorsunuz? Bu sorunun cevabı belli değil.
Söylenen başlıca şey şu: Bu işi neden bizim ordumuz yapmıyor da yabancı şirketlere yaptırmayı düşünüyoruz?
Benim işim değil ama ben bu soruya karşılık bir soru sormak istiyorum, mesela
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’ye: Partinizin
genel merkez binasının
temizlik işlerini neden partili
gönüllüler yapmıyor da, bu işi
ücret karşılığı birilerine (belki de bir temizlik şirketine) yaptırıyorsunuz?
Hepimiz, her şirket, neden bazı işleri dışarıya yaptırıyorsak (
İngilizce deyimiyle ‘outsource’ ediyorsak) Türkiye de bu mayın temizleme işini o yüzden devlet dışı şirketlere yaptırmak istiyor.
Tane tane gidelim:
1. Mayınların temizlenmesine karşı mıyız, değil miyiz? Değilsek, ‘Mayınlar temizlenmeli’ diyorsak, bu işin bir bedeli olduğunu da kabul edeceğiz.
2. Hükümet tasarısında bu bedel fazla yüksek öngörülmüş olabilir, Meclis bunun için var, muhalefet ve iktidar milletvekilleri itirazlarını bu konuya yoğunlaştırabilir, hatta yoğunlaştırmalı.
3. Bu işi yabancı şirket alacak diye bir şey yok ama Meclis isterse yasaya bir ek yapar ve ihaleyi kazanacak şirkete ya bir çeşit ‘off-set’ zorunluğu ya da doğrudan Türk ortak veya ortaklar zorunluğu getirebilir, bunu da teknoloji transferini öngörerek yapabilir.
4. Yasada ihaledeki pazarlığın konusu olması gereken unsurlar birer
kural olarak yer alması doğru olmayabilir. Örneğin Meclis, eğer kiralama süresinin şimdiden 49 yıl diye ve uzun bir süre için öngörülmesini istemiyorsa, yasaya pazarlığın başlıca unsuru olarak süreyi koyabilir; yani en kısa süre araziyi elinde tutmak isteyen ihaleyi kazanabilir.
5.
Cumhuriyet Halk Partisi liderinin endişesi yerinde olabilir.
O yüzden yasaya,
rekabet şartları maddesi eklenebilir, ihaleye en az
üç firmanın
teklif vermesi şartı getirilebilir, arazinin bir bütün olarak değil iki ya da üçe bölünerek ihale edilmesi şartı konabilir vs.
6. Ve son olarak, mayın temizleme işiyle araziyi
işletme işi birbirinden ayırılabilir, mayını temizleyen şirket veya şirketlere araziyi devletle gelir ortaklığı modeli içinde üçüncü kişi ve şirketlere kiralayıp işlettirme modeli konuşulabilir.
İstesem daha da çok unsur yazarım ama muradımı anlattım sanırım. Önemli olan, birinci maddedeki sorudur: Bu arazinin mayından temizlenip ekonomiye kazandırılmasını istiyor muyuz, istemiyor muyuz?