TÜRKAN Saylan’ın cenazesine hükümetten kimsenin katılmaması eleştirildi. Buna karşılık hükümet tarafı da “katılmamız istenir miydi?” diye açıklama yaptı.
Nasıl kutuplaştığımızın fotoğraflarından biridir bu.
Merhum Saylan’ın cenazesinde sadece matem ve hüzün yoktu; öfkeli bir
protesto da vardı.
Ergenekon soruşturmasında evi aranmasaydı muhtemelen böyle olmazdı. Ama sebebi ne olursa olsun böyleydi.
Danıştay cinayetinden sonra cenazeye katılan bakanların karşılaştığı manzarayı hatırlayın... Bu defa da
ÇYDD üyeleri değilse bile, bazı
kontrol dışı grupların nahoş davranışlar ortaya koyması mümkündü.
Milli Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu, kesinlikle kutuplaşmış bir isim olmadığı halde, bu kaygısını ifade etti zaten.
Gerçekten keşke hükümet üyelerinin de katıldığı bir cenaze töreni olsaydı.
Sorun, cenaze töreni gibi en insani bir olayda böylesine kutuplaşmış olmamızdır.
Arınç’ın tavrı
Bu derecede kutuplamış bir ortamda en barışık, en yapıcı açıklamaların
Bülent Arınç’tan gelmesi ilginç değil mi? Arınç, hem hükümet tarafının cenaze törenine katılması gerektiğini belirtti hem çekingenliği hatırlattı. Merhum Saylan’a en aktif
destek veren basında da Arınç’ın sözleri takdirle karşılandı.
Başbakan Yardımcısı Arınç’ın başka açıklamaları da herkesten tasvip gördü.
Arınç Haber Türk‘te
Fatih Altaylı’ya,
Almanya’daki
Deniz Feneri rezaleti için “ahlak dışı bir olay” dedi.
Türkiye’deki uzantılarının soruşturulması için savcıları yüreklendirdi, “suçun arkasında duramayız” diye vurguladı. Hatta Deniz Feneri skandalını sıkı bir şekilde takip ettiği için
Baykal’ı “takdirle karşıladığını” da belitti.
Kamuoyuna manşetlerden düşmüş olan Zahit Akman’ın
RTÜK başkanlığından çekilmesi gerektiği konusunu da Arınç yeniden gündeme getirdi,
istifa etmesi gerektiğini tekrarladı.
Önce diller yumuşamalı
Arınç’ın tavrını iki sebepten çok önemli buluyorum:
- Her kesimden takdir gördüğüne göre, Arınç’ın sözleri “kutuplaşma”dan “yumuşama”ya geçiş konusunda bütün AKP’nin ve özellikle de başbakanın benimsemesi gereken bir üslubu ortaya koyuyor...
- Bu üslubu ortaya koyan kişinin Arınç olması daha bir anlamlıdır. Çünkü Arınç, bazı ‘sivri’ sözleri yüzünden, laik kesim tarafından “ötekileştirilmiş”, adeta
laiklik karşıtlığının simgesi haline getirilmiş bir isimdir.
Nitekim
kabine revizyonu hakkında “AKP, Merkeze Doğru” diye bir yazı yazmama tepki gösterenler, hükümetin “Milli Görüş gömleğini giydiğini” iddia ederken Arınç’ı örnek vermişlerdi.
Hatta
Orhan Birgit,
Cumhuriyet‘teki yazısından bu yorumumdan dolayı beni “pek saf” bulduğunu yazmıştı! Birgit’e göre Arınç’lı ve Ömer Dinçler’li bir kabine “Milli Görüş kökenli” bile değil, düpedüz “Milli Görüşçü” idi!
Bakıyoruz,
Dinçer’den hiçbir ideolojik davranış görülmediği gibi, en yapıcı tavırlar Arınç’tan geliyor!
Önyargı saflıktan daha yanıltıcı olsa gerek
Diyebilirsiniz ki, Arınç hükümete gireli daha bir ay oldu, dur bakalım!
Ben de diyorum ki, iyi bir başlangıç oldu, bunu
teşvik edelim.
“Kutuplaşma” illetinden kurtulmanın ilk şartı, tarafların dillerini yumuşatmalarıdır.
Bülent Arınç partide ve kabinede bu yönde bir “ağabey” rolünü devam ettirirse ülkeye büyük
hizmet eder, saygınlığını da artırır.