1- Eski Genel
kurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Mehmet Ali
Birand'ın programına konuk olarak katıldı ve tarihî açıklamalarda bulundu. Mesela programda Rıdvan Akar soruyor: '
Ergenekon iddianamesinde Şener
Eruygur'un Atatürkçü Düşünce Derneği'ndeki odasında bulunan bir CD'de sizinle ilgili dosyalar çıkıyor. Bakın eşinizin sağlık durumları bile var. Neden?' Büyükanıt'ın cevabı aynen şöyle: 'Eruygur'dan bunları beklemezdim.' Birand devreye giriyor: 'Toplamış mı bunları?' Cevap: 'Valla ben bilmem bunu. Onu Şener Paşa'ya soracaksınız. Bakın daha önce de çeşitli karalama kampanyalarında benim gelmişimi geçmişimi döktüler. Ben de tanımadığım akrabalarıma rastladım. Tabii kişisel verilerin toplanması suçtur.' Birand: 'Bekler miydiniz Eruygur'dan böyle bir şey?' Cevap: '
Hayır. Hayır.' Birand: 'Şaşırdınız mı?' Büyükanıt: 'Çok şaşırdım. Yani ne alakası var. Kızımın arkadaşları, ablamın rahatsızlığı. Ben anlayamadım.' Birand: 'Eruygur Paşa ne yapmak istemiş?
Özden Örnek günlüklerine göre sizin
Kara Kuvvetleri Komutanı olmanızı ve sonrasında genelkurmay başkanı olmanızı engellemek için yapılmış. Sizin pasifize edilip yerinize bir
korgeneralin geçirilmesi için bir
senaryo var.' Büyükanıt: 'Evet,
evet. Ben de okudum onları. 1.
Ordu komutanıyım o ara. Bu adamdan hayır gelmez. Altından bir korgeneral çıkaralım diye.'
2-
Ergenekon davasının 82. duruşmasında
Uzan döneminin
Star Gazetesi'nin
Ankara temsilcisi Hayrullah Mahmut ifade verdi. Emekli Korgeneral Şener Eruygur'un
Jandarma Genel Komutanlığı yaptığı sırada kendisini lojmana çağırdığını ve yüz yüze bir görüşme yaptıklarını anlattı. Koskoca
Jandarma Genel Komutanı neyi merak ediyor da öğrenmek istiyormuş biliyor musunuz?
Yaşar Büyükanıt'ın
Yahudi olup olmadığını. Bu nasıl
silah arkadaşlığıdır, bu nasıl kurmay dirayetidir, bu nasıl makam mevki kavgasıdır? Jandarma eski
İstihbarat Daire Başkanı
Levent Ersöz, Jandarma Teknik Daire Başkanı
Atilla Uğur ve SESAR Başkanı İs
mail Yıldız ile de bir toplantı yaptıklarını, bu toplantıya patronu
Cem Uzan ile beraber katıldıklarını anlatan Mahmut'un Eruygur görüşmesine dair sözlerine
kulak verelim: 'Lojmanına gittim. Yanında bir albay vardı. Bana Büyükanıt'ın
Musevi olup olmadığını, sinagogdan çıkarken çekilmiş görüntülerinin olup olmadığını sordu. Jandarma her görüşmeyi de kaydettiğine göre bu görüşmenin görüntüleri de elinizde vardır herhalde.'
İki önemli ve tarihî gerçek size neyi hatırlatıyor? Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında bazı karalama kampanyaları olduğu medyamızda sıkça yer aldı. Kim tarafından gönderildiği belli olmayan bazı e-maillerden bahsedildi. Medyamızın bir bölümü suçluyu çoktan bulmuş(!), hükmünü çoktan vermişti. Peşinen verilen hükümlere göre en üst düzey komutanlar hakkında 'cemaat' bazı çalışmalar yapıyordu. Vakıa, ortada bir
delil yoktu ama olsun. Kimisi 'cemaat'e olağan şüpheliler gözüyle bakıyor, kimisi de kulaklarına öyle üflendiği için konuyla ilgili olmayan kişileri ve kurumları
hedef tahtasına oturtuyordu. O günlerde ısrarla şöyle söylemek zorunda kaldık: 'İspat edin, ispat edemediğiniz şeyleri söylerken hukuk dışına çıktığınızı bilin.' Tabii ki uyarılarımıza dikkat etmedi bazıları. Oysa
elektronik ortamda yapılan, internet vasıtasıyla yayılan kara propagandaları ortaya çıkarmak hiç de zor olmamalıydı. Binlerce
telefon mesajı (Yaşar Paşa bir saat içinde 15 bin diyor) gönderilir de hiçbirine ulaşılamaz mı? Binlerce e-mail mesajı geçilir de bunun hangi bilgisayardan gönderildiği tespit edilemez mi? Israrla cemaat suçlaması yaparak
psikolojik harbin karalama kampanyalarına
boyun eğdiler. Ne oldu şimdi?
Şimdi çok net bir şekilde ortaya çıktı ki
Genelkurmay başkanı olacak bir üst düzey komutanla ilgili karalama kampanyası bir başka üst düzey komutan emriyle yapılmış. Ergenekon dosyalarında ayrıntıları var. İnsanların (bu arada komutanların nasıl fişlendiği) o günkü Jandarma İstihbaratı'nın en üst düzey subayı Levent Ersöz'ün bizzat kaydettirdiği görüntülerde ve tutanaklarda yer alıyor. Benzer çalışmalar da akla geliyor bu arada. Zira
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da göreve gelirken Kudüs'teki
ağlama duvarında çekilmiş fotoğrafları sızdırılmıştı. Fotoğrafların gizlice çekilmediği, hatıra özelliği taşıdığı görülüyordu. Belli ki İlker Paşa'yı istemeyen birileri karalama kampanyası çerçevesinde yapıyordu bunları. O günlerde de aynı kaynaklar aynı hedef saptırmalarına başvurdu. Biz o dönemde 'Psikolojik harp merkezlerinde peydahlanan kara propagandalarınızı cami avlusuna atmayın; elinizde bir
belge ya da bilgi varsa açıkça ortaya
koyun' diye feryat ediyorduk. Bazıları istifini bile bozmamıştı. Köşelerinden yine 'cemaat' düşmanlığı yapmış, TV programlarından masum insanları zan altında bırakmaya devam etmişti. Merak ediyorum bugün ortaya çıkan gerçekler bazılarının yüzünü kızartmış mıdır? ekrem.
Genç subaylar,
genç gazeteciler,
genç siviller
Cumhuriyet Gazetesi'nin
manşet yaptığı 'Genç subaylar rahatsız' haberi de
32. Gün programında Yaşar Büyükanıt'a sorulmuş. Ne demiş eski Genelkurmay Başkanı? 'Genç subaylar rahatsız' ibaresi üretilmiş bir haberdir, birileri tarafından enjekte edilmiş.' İlginç bir yaklaşım doğrusu. Zira 'üretilmiş haber' yapan Cumhuriyet'e Büyükanıt'ın tavır aldığı vaki değil. Hatta habere emeği geçen ve şu anda Ergenekon davasında
tutuklu bulunan Mustafa
Balbay ile herhangi bir problem yaşandığına dair en
küçük bir bilgi sahibi değil kamuoyu. Tam aksine öyle bir hava var ki üst düzey bazı komutanlar Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Balbay ile sıkı fıkı bir ilişki içindeydi. Her neyse...
Programda Rıdvan Akar 'üretilmiş haber' meselesini biraz daha açmak için soruyor: 'TSK içinden birileri mi?' Paşa 'Hayır' diyor ve ekliyor: 'Sadece bu kadarını söylüyorum ama enjekte edilmiş.' Birand ısrar ediyor bu sefer: 'Neden?' Paşa ketum davransa da şöyle demek zorunda kalıyor: '
Genelkurmay Başkanlığı üzerinde
baskı yaratır mı düşüncesiyle üretilmiş bir şeydir. Tabii bunu bu kadar açık söylediğime göre itimat buyurun böyledir...'
Ne anlıyorsunuz bu cümlelerden? Büyükanıt kibarca işaret ediyor, kendisine itimat edilmesini rica ediyor ve ipuçları veriyor. 'Genelkurmay Başkanlığı üzerinde baskı kurmak',
Cumhuriyet Gazetesi ve o gazeteyi yönlendiren kaynak! Bu üçlü mekanizmayı çözen,
Türkiye'deki kara kampanyaları da çözer. Öyle bir genel yayın yönetmeni düşünün ki 40 yıldır ortaya çıkan her cunta teşebbüsünde bizzat rolü bulunsun. Üstelik cuntacılık suçundan yargılandığını unutturmak istercesine ve rejimin asli sahibi havasında her gün ama her gün bazı kişi ve kuruluşları askere ispiyon etsin...
Genç gazetecilerin bunlardan
ders çıkarması gerekiyor. Demeleri lazım ki 'cuntacılık iflah etmiyor insanları.' Bir kere antidemokratik yollara sapıldı mı, ondan sonrası size haberler dikte ettiriliyor. Genç gazeteciler ve genç siviller bugün yaşananlardan yeterince ibret aldı. İşte bu durum insana
ümit veriyor. Çünkü bundan sonra darbecilik, cuntacılık, muhtıracılık çok daha zor; hatta imkânsız. Çünkü Ergenekon davası ispat etti ki kapalı kapılar arkasında Genelkurmay Başkanı'na baskı kurmak isteyenlerin maskesi bir gün mutlaka düşüyor...
Zaman en güvenilir gazete
Hafta içinde GENAR'ın yaptırdığı önemli bir araştırma yayınlandı. Yurt genelinde yapılan 'Türkiye-
toplum-
siyaset' araştırmasında vatandaşa 'En güvendiğiniz haber kaynağı hangisi?' diye soruluyor ve gazeteler mercek altına alıyor.
Araştırma sonuçlarına göre
halkımız ilk sırayı Zaman'a veriyor. Ardından
Hürriyet, daha sonra da
Sabah Gazetesi zikrediliyor. Yüz yüze yapılan görüşmeler sonunda ortaya çıkan sonuçlar gazetemizin doğru bir yolda ilerlediğini ortaya çıkarıyor. Bunu zaten her gün daha yakından hissediyoruz. Milletimiz 'Acaba bu konuda Zaman ne yazdı?' diye merak ediyor. Bu nedenle her geçen gün okunma oranımız artıyor. Hatta bu gidişatın 'Zaman yazıyorsa doğrudur' şeklinde özetleyebileceğimiz muhkem bir kaziyeye dönüştüğünü de söylemek zorundayım. Neden? Birilerinin Zaman'ı etkisiz hale getirmek için yaptığı propagandaya rağmen halk yaşananları görüyor ve herkesin aldığı pozisyonu doğru okuyor. Zaman, temel hak ve özgürlüklerin savunulmasında, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin yerleşmesinde taraftır. Buna rağmen yazdığı bütün haberlerde adil olmayı, hakperest kalmayı varlık sebebi sayıyor. Bunu kamu vicdanı çoktan kabullendi ve Zaman çalışanlarının sırtına ağır ve tarihî bir sorumluluk yükledi. Bu mukaddes emaneti taşımanın ne kadar zor olduğunun farkındayız. İyi ki siz değerli okurlarımızın desteği ve güveni var arkamızda. Bu
destek sürdüğü müddetçe bir gün değil sadece Türkiye'de, bütün dünyada da en güvenilir haber kaynaklarından biri haline geleceğiz. Bundan emin olabilirsiniz...