Dün gün boyu, 44 insanın hayatını kaybettiği Bilge Köyü'nden gelen resimlere baktım. Taze mezarların başındaki çocukların yürek yakan görüntülerine, ne kadar acı verse de, ısrarla bakmaya devam ettim. Biz, bu
toprakların insanları, aslında ölümlere alışkınız. Çok daha büyük trajediler yaşadık. Anadolu'nun bu ölümlerden uzak herhangi bir köşesi kaldı mı! Üzerinde bayraklar asılan şehid mezarlarıyla ve isimsiz mezarlarla kaplı Türkiye'nin her bölgesi.
Ama bu farklı. Bunu bir yere oturtamıyoruz. Bir anlam veremiyoruz. En azından kendimizi biraz olsun ikna edecek sebepler bulamıyoruz. Belki bu yüzden o kareler daha bir yakıcı oluyor. O çocuklar nasıl bir geleceğe yürüyecek, bu olayı kendi zihinlerinde ve yüreklerinde nereye koyacak… Töre cinayetleri gördük, namus cinayetleri gördük,
arazi kavgaları gördük,
aile kavgaları gördük, kan davaları gördük. Hiçbiri böyle değildi. Bu yüzden bu ölümler farklı.
Sadece ben değil, hemen herkes aynı durumda. Bu şiddet ruhunu besleyen ne, gelenek mi,
öfke mi? Hangi gerekçe insana böylesine bir
katliamı yaptıracak kadar
tahrik edici olabilir! Aile içi husumet dediler, kız meselesi dediler,
tecavüz meselesi dediler, toprak meselesi dediler, petrol meselesi dediler, köye dönüş yasası ve arazi paylaşımı dediler, koruculuk sistemi dediler. Herkes aklına gelen her ihtimali sıraladı. Açıklananlardan hiçbiri ikna edici olmadı. Hâlâ da değil. Hepsi birer faktör olabilir ama tek başına sebep olamayacak ölçüde faktörler.
Açıklananlardan çok soru işaretleri var ortada. Aslında hepimizin paylaştığı soru işaretleri, karanlık noktalar, aydınlatılması belki çok zor noktalar.
Mazlum-Der Bilge Köyü'nde, Mardin'de,
Diyarbakır'da incelemeler yaptı. Bilge Köyü'nde dokuz kişilik ekiple konuşabildiği herkesle konuştu. Yukarıdaki gerekçeler onları da tatmin etmemiş. Diyarbakır Şube Başkanı Avukat Selahattin Çoban ısrarla karanlık noktalara ve sorulara vurgu yapıyor. Ona göre; kız meselesi, aile içi husumet, toprak meselesi olayı aydınlatmada yetersiz. Detaylara bakalım:
1- Gözaltına alınan sekiz kişiyle görüştük. İçeridekilerin altısı kardeş, biri 14 yaşında yeğen, biri amca diğeri de emri verdiği söylenen Şıh
Muhammed. İçeridekilerin hepsi (buraya dikkat) insanın kanını donduracak kadar soğukkanlı, neşeli. Bu kadar soğukkanlılık görmedim. Kendileri yapmamış olsa bile ölenler akrabaları. Yine bu kadar soğukkanlı olamazlardı. “Biz yapmadık” diyorlar. “Kim yaptı” sorusuna
cevap yok. Hepsi aynı cümleleri kullanıyor, ezberlemiş gibi. 14 yaşındaki zanlı Muhammed Said konuşmuyor. Sadece “o saatte ben yatıyordum” diyor. Muhammed Said'i herkes
Servet olarak biliyor.
2- Köyün yeni muhtarı ölmeden önce Jandarma'ya yazılı ifade veriyor ve saldırganların şu anki zanlılar olduğunu söylüyor. Kökleri kurutma amaçlı saldırı 14 yaşındaki Muhammed Said'de kilitleniyor. Bu yüzden çocuğun konuşması her şeyi ortaya çıkaracak.
Çocuk ortaokuldan terk, babasının yoğun etkisi altında. Ailenin hatta köşdeki ailelerin
ekonomik sorunları yok, Şıh Muhammed zengin biri. Köy, herkesin istediği
silahı bulabileceği kadar silah dolu.
3- İçerideki altı kardeş aslında 13 kardeş. Ama neden 14 yaşındaki Muhammed Said üzerinden bu işi yaptılar belli değil. Çocuk konuşursa olay çözülecek. Konuşması için yoğun çaba harcanıyor.
Güvenlik güçleri köyde bir şey, bir “
delil” arıyor. O bulunursa çocuğun konuşabileceği söyleniyor. Ama o “delil” ne, kimsenin bildiği yok, kimse de bilgi vermiyor. Soruşturma; “Türkiye'nin selameti için” gizli tutuluyor.
4-
Saldırı sırasında saldırganlardan birinin annesi, kadınlar bölümünde. Geri dönüp yaralıları da öldürüyorlar. Ama saldırganın annesine hiçbir şey olmuyor.
5- Karakol beş-altı kilometre yakınken, doksan kilometre uzaktan insanlar köye ulaştığı halde, haber verildiği halde bir buçuk-iki saat sonra köye geliyor.
6- 1994 yılında aynı köyde yine altı kişi öldürüldü. Ama
PKK saldırısı denilip üstü örtüldü. Sıkı güvenlik önlemi var, insanlar konuşmuyor, korkuyor. Şu an içeride olmayan kişiler bile bu işin içinde olabilir. Sanki bir şeyler gizleniyor.
Köye dönüş, arazi tartışmaları bundan sonra elbette ciddi sıkıntılara neden olacak. Bu,
terör dışında yeni bir sorun olarak öne çıkmaya başladı. Koruculuk sistemi ise başlı başına Türkiye'nin önünde derin sorunlara yol açacak gibi. Devletin silahıyla katliam yapanların
kontrol altında tutulması ne kadar zor.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in “koruculuğun
ıslah edilebileceği ya da kaldırılabileceği”ne ilişkin açıklaması bu katliamın en önemli sonuçlarından biri olacak.
Şimdilik gerçekler 14 yaşındaki Muhammed Said'in (Servet) anlatacaklarında gizli. Aydınlatılması gereken nokta burası. Köyde ne aranıyorsa bulunmasını ve çocuğun konuşmasını beklemek zorundayız.