MİLLİ EĞİTİM BAKANI'NA ÇAĞRI

Sayın Bakan, bu iş en çok sizi ilgilendiriyor.


Yani Bilge Köyü'ndeki katliam. Öldürenlerin mengene içindeki yürekleri, ölenlerin yetimleri öksüzleri... Her biri bir başka açıdan sizi ilgilendiriyor. Bir ülkede cinayet işleniyorsa, ilk önce o ülkedeki eğitime bakmak lazım. Eğitim sistemi içinde kim, nasıl, hangi değerlerle yüklenmiş? Türkiye'de bir eğitim sistemi sancısı hep var oldu. Eğitim alanı, ideolojik dönüştürme alanı olarak görüldü, ama ne verileceği bilinmediği için, ya da verilmek istenen şeyin içi boş olduğu için, sonunda boşluğun hakim kültür akımlarıyla doldurulduğu bir hercümerc ortaya çıktı. 68 Gençliğinden bu yana, müthiş bir gençlik savruluşu yaşıyor bu ülke. On binlercesi sokakta, cezaevinde, dağlarda can verdi. Milyonlarcası kimlik bunalımı yaşadı. Şimdilerde liselerde aşk cinayeti işleniyor. Şimdilerde üniversite bitirmiş genç kızlar, profesör annelerini öldürüp, koli içinde paketleyip sokağa atıyor. O gün, hücrelerde eğitildi gençler, şimdi internet kafelerde, dağlarda, ya da TV denen aptal kutularının tezgahında eğitiliyor. Okullarda eğitilenler içinden caniler çıkması da sizi ilgilendiriyor. Türkiye genç nüfusa sahip. Her eğitim yılının başında 15 milyon genç okula başlıyor. Avrupa bile, yaşlanma sonucu ortaya çıkan nüfus açığını Türkiye'nin genç nüfusu üzerine oluşturduğu stratejilerle kapatmayı planlıyor. Bu genç nüfusu ne yapacağız? Bu genç nüfustan kaç cani çıkacak diye kabuslar mı yaşayacağız, yoksa, bu genç nüfus Türkiye'nin büyük geleceğini inşa edecek diye güzel rüyalar mı göreceğiz? Siz ne düşünüyorsunuz? Bir hazırlığınız var mıydı? Bir hazırlıkla mı geldiniz? Ahmet Kabaklı Hoca, merhum, muhafazakar iktidarların, misyonları aksine en az hassasiyet gösterdikleri konu eğitim - kültür olmuştur, derdi, önemini gözardı etmeksizin, onların ekonomi - yoğun çabalar içinde olmalarını bir tür aşağılık duygusunu tatminle izah ederdi. 28 Şubat süreci, bir eğitim alanı tahribat projesidir. AK Parti belki en öncelikle bu eğitim alanı tahribatını gidermek ve bu alanda Türkiye'ye hamle yaptırmak misyonunu üstlenmeliydi. Bunun için hazırlıklı olmalıydı. Bunun için hazırlık yapmış insanları, Meclis kadrosu içine taşımayı amaçlamalıydı. Ne oldu? Beşir Atalay Milli Eğitim Bakanı olacaktı, Sezer onaylamadı, olmadı. Beşir Atalay, rektörlük yapmıştı, Milli Eğitim Bakanlığı'na hazır mıydı bilmem, ama bir potansiyelinin bulunacağı öngörülebilir. Olmadı. Yerine Erkan Mumcu geldi. Acaba bakanlığa hazır mıydı? Sanmıyorum. Sonra o partiyi bırakıp gitti. Düşünebiliyor musunuz, Milli Eğitim Bakanlığı'nın emanet edildiği adam, partiyi bırakıp gidiyor. Sonra onun yerine Hüseyin Çelik geldi. O da akademisyendi. Eğitim içindeydi. Ama bakanlığa hazır mıydı? Yoksa Milli Eğitim camiasını orada mı öğrendi? Öğreninceye kadar da epey zaman mı kaybetti, bu zaman içinde kadrolarda uyum sorunu mu yaşadı, istediği kadroyu buldu mu, buldukları yeterli oldu mu, köklü bir eğitim planlaması yapabildi ve devreye sokabildi mi? Sonra da bakanlıktan mı oldu? Ve siz geldiniz. Herkes Arınç, Davutoğlu üzerinde yoğunlaşıyor. Onlar o ilgiyi hak ediyor olsalar bile, herkesin zihninin bir yerinde Milli Eğitim Bakanlığı ve Nimet Çubukçu ilişkisinin nasıl gelişeceği sorusunun bulunduğu muhakkaktır. Ben şahsen, sizin kadınlığınızı, sizin anneliğinizi, sizin önceki bakanlıklarda gösterdiğiniz iyi performansı, kimsesiz çocuk, suçlu çocuk, engelli çocuk karşısındaki derin duygu dünyanızı pozitif zemin olarak alıyorum. Sonrası Milli Eğitim'i Türkiye'nin bir yüceliş zemini haline getirmek. Bu ülkenin her çocuğuna 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl sonrası için bir Türkiye rüyası gördürmek ve o ülkeyi omuzlarında taşıma iradesi yüklemek... İlk defa AK Parti döneminde Milli Eğitim bütçesinin Savunma bütçesini aştığına tanık oldu Türkiye... Bu bir sağlıklı iradenin yansıması. Bu irade bir yüceliş projesi ile bütünleşmeli... Uçabilecek tüm çocuklara kanat takmayı hedef edinmeli Milli Eğitim. Hiç kimsenin kanatları, herhangi bir kompleksle kesilmemeli. Her çocuk yücelme yolunu açık bulmalı. Orada devlet engeli ile karşılaşmamalı. Her çocuğu sevmeli devlet. Milli Eğitim'de herkes, öğretmen, öğrenci, idareci, hizmetli... herkes kavgaları bırakıp, yücelme ufkuna kenetlenmeli. Bakan, köy okullarına kadar pozitif enerji taşıyan bir misyon üstlenmeli. Ne olur, gecenizi gündüzünüzü şu ülkenin çocuklarına adayın ve her çocuğun yüreğinde ölümsüz bir anne olun! Ta ki bu ülke, 2000'li yılları tırmanırken makus talihini yensin....
<< Önceki Haber MİLLİ EĞİTİM BAKANI'NA ÇAĞRI Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER