ŞAM'DAN BUSRA'YA DOĞRU

Bir gece İstanbul'dan bindiğimiz Kütahya uçağı ile Şam'a geldik.


İlk ziyaretimizi Peygamber Efendimiz'i (sas) daha on iki yaşlarında keşfeden Rahip Bahira'nın memleketi Busra'ya yapmak istedik. Şam'a 130 kilometre uzaklıktaki bu şehir, güneye düşüyor. Şam'dan çıkarken yolun sağ tarafında Cebel-i Şeyh var. Başından bir beyaz sarık gibi kar pek eksik olmayan dağa, bu yüzden bu isim verilmiş. Şam ile Mekke arası 1.800 km. İslamiyet'ten önce de bu yol, bu iki şehri birbirine bağlarmış. Hac yolu olarak daha sonra devam etmiş. Kervanlar iki ayda gidip iki ayda geliyormuş. Yani gidiş-geliş dört ay sürüyormuş. Peygamberimiz'in (sas) dedesi Hâşim Şam'dan evli olduğu için Kureyş kabilesi ticarî yönden imtiyazlı imiş. Onun için Kureyş Sûresi'nde, yazın Şam'a kışın Yemen'e olan emniyet içindeki yolculuklarının ve geçim imkânlarının İlâhî bir lütuf olduğu ifade edilmektedir. Aslında Şam-Yemen arası Cenab-ı Hak tarafından Kureyş kabilesine 2.500 kilometrelik bir güvenlik koridoru hâline getirilmiştir. Erciyes'e benzeyen beyaz sarıklı dağın Şam için önemi büyük... Oradan devamlı serin esintiler geliyor. Artık etekleri, Arabistanlı, Dubâili ve Suriyeli inşaat firmalarının on milyar dolar yatırımla yaptığı villalarla dolu. Şimdi Araplar buraya üç aylığına tatile geliyorlar... Bu durum Efendimiz'in (sas) mucizâne haberini tasdik ediyor. Bir gün bineğe aldığı Cabir bin Abdillah'a Peygamber Efendimiz (sas), zaman gelip tatillerini Şam'da yapacaklarını, Arap Yarımadası'nın yeşereceğini söylüyor. Hz. Câbir, dört ayda gidip gelinen Şam'da nasıl tatil yapılacağını hayretle sorunca, Efendimiz (sas), geleceğin hızlı bineklerine işareten "Hem binesiniz diye hem de ziynet olarak atları, katırları, merkepleri yarattı ve bilmediğiniz daha neler yaratacak." (Nahl Sûresi, 8) ve, "Bir âyet de onlara, o dolu gemide zürriyetlerini taşımamız ve kendilerine ona benzer şeyler yaratmamızdır." (Yâsin Sûresi, 42) âyetlerini okuyarak binek hayvanlarına ve gemilere benzer hızlı vasıtalardan haber veriyor. Şimdi üç aylığına bu hoş ve mübarek yerlere tatile gelen Araplar, verilen bu mucizeli haberi fiilen tasdik ediyorlar... Yol boyu yemyeşil tarla ve bahçeleri temaşa ediyoruz. Golan Tepeleri sağımızda... Oralar da öyle... 1967'de İsrail, Şam'ın 15 km yakınına gelmiş. Oralar güzel... Dağlara yağan karlar eridiği için 30-40 metreden su çıkıyor. Sulama kanalları var. Ama 1967'de harap edilen Kuneytıra şehri şimdi bir açık hava müzesi... Harabe halinde duruyor. Birleşmiş Milletler ve Suriye kontrolünde. Havran bölgesi olarak Amman'a kadar 150 km çok güzel bir ova... Oralara II. Abdülhamid, Türkmenleri yerleştirmiş. Hâlâ köylerin ismi Hamidiye, Selimiye, Osmaniye gibi Osmanlı isimleri ama 1967'de Türkmenlerin hepsi sürülmüş... Şimdi o zengin Türkmenler, Şam'ın Kadem semtinde fakir olarak duruyorlar... Busra'ya geldik. Burasını Basra'dan ayırmak için Busra-ş-Şâm diyorlar. Çünkü, Basra ve Busra, Arapça aynı şekilde yazılıyor. Burası Nebâtiler zamanında kurulmuş. Sonra Roma şehri olmuş. Yani İslamiyet öncesi ve sonrası birçok medeniyetin damgasını taşıyan tarihî bir yerleşim yeri. 15 bin kişilik bir tiyatrosu var. 157x137 m² ve 8-12 metre derinliği var. Bir zamanlar, hacılar burada toplanıyor ve su ihtiyaçlarını bu havuzdan gideriyorlardı. Şimdi yine su var ama içinde yüzenler de var. Artık içecek su olarak kullanılmıyor... Romalılar döneminde Busra, dini merkez; Şam ise bir ticarî merkez imiş... Onun için Busra'ya hep Rahip Bahira gibi ve Patrik Romanos gibi meşhur din adamlarını göndermişler...
<< Önceki Haber ŞAM'DAN BUSRA'YA DOĞRU Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER