Kırmızı-Siyahlılar ayağa paslarla orta alanda çok rahat top çeviriyor ve Sarı-Kırmızılı rakiplerini fazla önemsemezmiş gibi bir
halı saha gösterisi yapıyordu.
Tabii bütün etkinliği bu kadarla sınırlı değildi. Daha 2. dakikada mutlak gol pozisyonu da bulmuştu. Ancak hepsi bu kadar sürdü. Daha 10. dakikada G.Saray'ın ilk önemli atağında top ağları bulmuştu bile. Hem de Milan
Baros'un nefis bir rövaşatasıyla.
Bu gol, ev sahibi
takımı adeta bir anda çökertti. Çünkü sonrasındaki 20 dakikalık dilimde G.Saray belki de
sezonun en iyi
futbolunu oynadı. Ancak bu arada bulunan pozisyonların cömertçe harcanmasının çok ağır bir faturasının olabileceği düşünülmüyor değildi. Bu noktada G.Saray'ın en büyük sıkıntısı
Ümit Karan oldu. Sadece Türk futbol kültüründe değil, dünyanın her yerinde takım kaptanından, herkesten fazla etkinlik beklenir. Bu her zaman gol atma, gol pası verme gibi önemli durumlar olmayabilir. Ancak onun dışında da yapılabilecek pek çok iş vardır. Ümit Karan ise bunların hiçbirini yapabilecek durumda görünmedi. Özellikle 42. dakikada Arda'nın verdiği mutlak gollük bir pasta topu ağlara bırakmak varken yere kapaklanıverdi. Doğrusu bu da onun içinde bulunduğu durumu çok iyi anlatan bir görünümdü.
Ancak maçın sonlarına doğru Bülent Korkmaz'ın onu oyundan alıp yerine Mehmet Güven'i sokması daha büyük bir felaket oldu. Bu sezon Sarı-Kırmızılı takımda olağanüstü denilebilecek kadar çok şans bulan bu
genç oyuncunun hiçbir şey yapamayışı insanı şaşkına çeviriyor. Nitekim bu yüzden G.Saray, müthiş bir sıkıntı yaşadı ve karşılaşmanın son dakikalarında mucizevi denilebilecek şanslarla sadece beraberlik değil, yenilgiye yol açacak golleri yemekten kurtuldu. Özellikle son 5 dakika bütün G.Saraylıların yürekleri ağızlarında seyrettikleri bir film oldu. Şunu hiç tartışmasız söyleyebiliriz ki, Sarı-Kırmızılı takımın bu sezon kazanırken böylesine acı çektiği ikinci bir maç olmadı.
Ancak şunu da kabul etmek zorundayız ki, ligde gelinen bu dönemde artık kimsenin 3 puandan başka bir düşüncesi yok. G.Saray'ın da bu kadar zorlu bir deplasmandan çıkardığı 3 puan özellikle içinde bulunduğu artık zorluğu da aşan perişan koşullar düşünüldüğünde belki de sezonun en büyük olayıydı.
Sarı-Kırmızılı takımı ayakta tutan oyuncu Ayhan oldu. Öteki maçlarda hiç değilse Barış da ona
yardım edebiliyordu. Ancak Barış, son bir-iki maçtır, "artık ben dayanamıyorum" dercesine bir durum yaşıyor. Yine olağanüstü çaba gösteriyor, ama top ayağından çok
komik yerlere gidiyor. Ayhan'la birlikte
Milan Baros da maça damgasını vuran adamdı. Çek Cumhuriyeti'nden milli maç yorgunluğu ve moral bozukluğu içinde gelmesine karşın Sarı-Kırmızılı
forma altında en etkili maçlarından birini oynadı. Takımının aldığı 3 altın puanda da büyük rol oynadı.