Bana göre
Türkiye’nin en deneyimli, en zeki, en ‘hiçbir şey olmamış gibi’ yapma ustalığına sahip, hatta en espritüel diplomatı, muhterem
Onur Öymen’dir.
Büyükelçilik görevinde bulundu.
NATO’da çalıştı.
Dışişleri Müsteşarlığı yaptı.
Bilgi ve birikimlerini, şimdi,
CHP çatısı altında harcıyor.
Diyeceksiniz ki, ‘Ne kadar biriktirmiş ki, ne harcıyor?’
Ne kadar biriktirdiğini bilmiyorum ama, biriktirdiklerini ‘nasıl harcadığını’ çok iyi biliyorum.
Türkiye, AB yolundaki en iri adımlardan birini atıp ‘
Gümrük Birliği Ortaklığı Anlaşması’na
imza attığında, Onur Öymen Dışişleri Müsteşarı’ydı. Hatta, bu anlaşmanın altında imzası vardır.
Öymen, imza törenini müteakip, otelde gazetecilerle bir araya geldi ve onlara şunları söyledi: ‘İşte
Gümrük Birliği’ne de girdik. Ne iyi yaptık, değil mi çocuklar?’
Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı, Onur Öymen’i, bu kez CHP çatısı altında, yaptığı ‘bu çok iyi şey’e karşı çıkarken gördük.
Şaşırdık...
Demek ki, yukarıdaki olumlu niteliklerine ‘şaşırtıcı’ sözcüğünü de eklemeliymişiz.
Öymen, yeni etiketi gereği,
Avrupa Birliği’ne pek sıcak bakmıyor.
Sorsanız, ‘
Hayır, çok sıcağım’ diyecek.
Değişik görüşmelerimizde (nezaket gösterip telefonla aramıştı) ne kadar da sıcak olduğunu anlatmıştı.
Öymen, AB’ye değil, AB uğrunda çıkardığımız ‘paketlere’ karşıymış.
Tabii ki AB’ye girmeliymişiz, tabii ki demokraside çağdaş standartları yakalamalıymışız da...
Bu paketler de nereden çıkmış durup dururken?
Kendi kendimize güzel güzel geçinip giderken, sırası mıymış demokratikleşmenin, yeni bir anayasa yapmanın, MGK’ya ‘yeni bir statü’
tayin etmenin?
Mesela, ‘Batı demokrasisinin beşiği sayılan
Fransa’nın anayasasını incelersek çok şaşıracak hükümler’ bulabilirmişiz. Başkalarında da eksiklikler varmış, niçin ille de bizim eksikliğimiz gündeme getiriliyomuş?
Müsteşar Öymen, sessiz sakin, içine kapanık, görevine odaklanmış bir bürokrattı.
Politikacı Öymen daha yırtıcı, daha ‘provokatif’ bir görüntü çiziyor.
Bazen de içtenpazarlıklı.
Başörtüsünün ‘faşist gömleği’ olduğunu söyleyen, sonra suçu
Hürriyet gazetesinin mütercimlerine yıkan ve gazeteyi ‘
kaos peşinde olmak’la suçlayan kişi Onur Öymendir.
Dans ve vals bilmeyen Erdoğan’ın Türkiye’yi yönetemeyeceğini savunan, savunusunu güçlendirmek için
Atatürk’ü örnek gösteren, ama hangi salonlarda yetiştiğini bilemediğimiz
Demirel’i hiç hatırlamayan kişi Onur Öymen’dir.
Bir de esprili...
Dün bir televizyon programında izledim.
Harika bir espri yaptı: ‘Obama Türkiye’ye,
Kıbrıs konusunda bazı tavizler istemeye geliyor. Bizim buna iki cevabımız var: Ya ‘
evet’ diyeceğiz, ya ‘başüstüne’ diyeceğiz...’
Sonra yaptığı espriye, ‘kıkır kıkır’ güldü.
Şimdi ben de kendisine bir espri yapmak istiyorum, okusun okusun gülsün.
Özden Örnek’in ‘
darbe günlüğü’nü okuyoruz, Onur Öymen orada. Darbeciler nezdinde emin ve güvenilir kişi...
İsmail Hakkı
Karadayı’nın ses kayıtlarını dinliyoruz: Onur Öymen orada... Verilen emirleri yerine getiren ‘mutemet kişi’ olarak tanıtılıyor.
Ergenekon iddianamesinin ‘ek klasörlerine’ bakıyoruz: Onur Öymen orada...
Çat orada, çat burada...
Bu kadar çok yerde birden olabilen Onur Öymen, aslında tam olarak nerede?
Bize bir adres göstersin, bir de o şekilde konuşmayı deneyelim.