Sadece siyasi muhalefet değil; kendisine '
AK Parti'nin önünü kesmek' gibi bir görev biçenler de strateji üretemiyor.
Medya üzerinden yürütülen
muhalif kampanyalar etkisiz,
bürokrasi ayağıyla yapılan seferberlik ufuksuz. Hâlbuki AK Parti'nin bazı politikaları somut ve yapıcı eleştirilerle bir hayli hırpalanabilir; ancak muhalif zümreler öyle yapmıyor. O bildik karalama metotlarına başvuruyorlar. Vatandaş da bu tür müdahalelerden haz almıyor...
Baykal ne demiş: 'AKP, yüzde 52'nin altında oy alırsa başarısız kabul edilmeli'. Güler misin, ağlar mısın bu lafa? Baykal yüzde 52'yi şöyle açıklamış: 'İktidar için genel seçimin üzerine 4-5 puan koymaktır. Bu da 47'nin üzerine konulduğunda yüzde 52 eder'. Müthiş! Cerbezenin âlâsı! Siyasi tecrübesi yarım asra doğru koşan Baykal bilmiyor mu ki
iktidar yıpranma makamıdır; muhalefet güçlenme fırsatıdır? Tamam; AK Parti bu kuralı biraz bozdu. Yedi senedir girdiği her seçimden güçlenerek çıktı. Peki bu güçlenmede yanlış muhalefet taktiklerinin payı yok muydu?
Deniz Bey'in açıklamasından anlaşılıyor ki AK Parti'nin yükselişinden yeterince
ders çıkarılamamış. Gerçi Baykal kendi partisi için başarı çıtası koymuyor; ama olsun tipik muhalefet refleksi böyle ortaya konur Türkiye'de. Ancak unutmamak gerekiyor ki
seçmen hâlâ Baykal'ın '
Başarısız olursam, Rodos'a kadar yüzerim.' lafını unutabilmiş değil. Maalesef
CHP ve yandaşları, Türkiye'yi doğru okuyamıyor. Maalesef diyorum; çünkü bu ülkenin gerçekten ciddi bir muhalefete ihtiyacı var; yapıcı eleştiriler getiren,
inanç değil icraat denetimi yapan,
demokrasi dışı senaryolardan medet ummayan, muhalefet yaparken
halkı incitmeyen bir muhalefet anlayışına...
Mesela CHP lideri ısrarla '
Ergenekon'un avukatıyım' diyor. Bunun halk nezdinde ne kadar sevimsiz bir yaklaşım olduğunu bilmiyor galiba. Oysa koskoca CHP kalksa dese ki 'Bir suç varsa sonuna kadar gidilsin'; ne kaybeder? Önceki gün 2. Ergenekon
iddianamesi mahkemeye gönderildi, Baykal kelime oyunlarıyla ima yarışmasına katılıyor. Yakışıyor mu? Yıllarını demokratik mücadeleye vermiş bir siyasi lider, derin bazı ilişkilerin ortaya çıkmasından rahatsızlık duyar mı? Bombalar, silahlar, suikast planları... Tüyler ürpertici deliller ortadayken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak Atatürk'ün partisine yakışır mı? "Ya
üniforma ya
siyaset" tavrını ısrarla sürdüren
Mustafa Kemal mi haklı; Ergenekon zanlılarını grup meclis toplantısında alkışlatan CHP kurmayları mı?
Ergenekon örgütünün üzerine gidilmesi Tayyip Erdoğan'ı siyasi bir fenomen haline getiriyor. Bunun bile farkında değil muhalifler! AK Parti'ye muhalefet yaptığını düşünen medya ise 2. iddianamede adı geçen 'seçkin kişiler'den bir tekinin bile fotoğrafını basamıyor. AK Parti'ye
aslan kesileceksin ama derin çeteler söz konusu olduğunda
masa altına saklanacaksın. Ve halk bunu görmeyecek. Böyle muhalefet mi olur? Her biri 2 bin sayfalık iki iddianame karşısında üç
maymun rollerine soyun; sonra da '
TÜBİTAK Darwin'i yok saydı' diyerek kıyameti kopar. Birkaç gün önce
Çağdaş Avukatlar Grubu bile Ergenekon ittifakına
isyan ederek Baro'yu suçlayan bir
bildiri yayınladı.
YARSAV üyeleri YARSAV başkanına 'artık yeter, Ergenekon zanlılarıyla bu kadar görünme' diyecek hale geldi ve bu hissiyatı kendi internet sitelerinde dile getirdi. Mızrak çuvala sığmıyor. En derin çeteye karşı sus pus olanların sadece bir partiye efelenmelerini halk inandırıcı bulmuyor...
Ekonomik
kriz üzerinden yapılan muhalefet bile işe yaramıyor. Sanki bu kriz sadece Türkiye'deymiş gibi davranılıyor. Halk yutar mı bu teraneyi? Tabii ki kriz vatandaşın canını yakıyor; bütün halkların canını yaktığı gibi. Ancak bir önceki seçimde AK Parti'ye oy veren vatandaş soruyor: 'Ey medya kimi
tavsiye ediyorsun ki bu global krizin üstesinden gelsin?' Medya bila tereddüt CHP diyor. Vatandaşın kafası orada karışıyor; gece yarısı bildirisine tam
destek veren, parti
kapatma davasına çanak tutan, sırtını cuntacılara dayayarak siyaset yapmaya çalışan muhalefet ve onun yandaşları Rodos'a kadar yüzmeyecekler miydi?