Çok sık değinmesek de...
Günlük yorumlara dost okurlardan çok büyük oranda
destek, katkı ve
eleştiri gelir...
Onların her biri, yazıyı besleyen değerli bir gıdadır...
Ben, bu nedenle de mesajların hepsine yetişmeye çalışırım...Muhakkak okur, imkánlar çerçevesinde de yanıtlarım...
Geçen gün gene gönderdikleri mesajlar üzerinden okurlarla muhabbet ederken, 9
Mart günkü ‘
Helikopter neden düştü?’ başlıklı yazıma gelen bir okur mektubuna rastladım...
Hatırlayacağınız üzere, geçen hafta
Kayseri’de
Kobra tipi askeri helikopter düşmüş, iki gencecik
üsteğmen ölmüştü...
Hollanda’daki
kazayı hararetle konuşan
Türkiye, içerdeki bu dramı nedense hayret verici bir sessizlikle geçiştirdi...
Ben de bu sessizliğin ortasında kaybolmaya
aday gibi gözüken kazanın nedeni merak etmiş, sebebini sormuştum...
* * *
İznini almadığım için adını açıklamadığım okurum, sorduğum bu soruya
cevap veriyor...
Okurumun çarpıcı mektubunu olduğu gibi yayınlıyorum:
‘Sayın,
Mehmet Altan Bey...
Helikopter kazası ile ilgili yazınızı okudum.
Yaşadıklarımı ve bildiklerimi sizinle paylaşma gereği duydum. İlginizi çekeceğini umut ederim.
Efendim...
Maalesef TSK’nın bütün hava unsurları yıllar boyu bu tip kazalarla karşı karşıya kalmıştır. Hatta zaman zaman iki uçağın birbirlerine çarparak düştüğüne de şahit olunmuştur.
Sonra ne olmuştur? Koskocaman bir hiç!
Olaydan sonra Kaza-
Kırım heyeti kaza bölgesine intikal etmiş, kaza üzerine inceleme başlatılmış, kaza raporu hazırlanmış ve defter kapatılmıştır.
Olayda kusuru bulunan Birlik Komutanı zarar görmesin ve
tayin terfisi sekteye uğramasın diye malum hiyerarşik yapının üstündeki bu kişi pas geçilir.
Yine hava aracının bulunduğu veya intikal ettiği birliğin, bütün uçuşlarından sorumlu olan Harekát Komutanı ki, bu da genellikle Kurmay
Albay rütbesindedir ve
general olmak için terfi beklemektedir, malum nedenlerle o da pas geçilir.
Hava aracının bağlı bulunduğu filonun komutanı ki, bu da Kurmay Subay’dır, geleceğinin ve generalliğinin önü tıkanmasın diye o da pas geçilir.
Hava aracının bağlı bulunduğu veya intikal ettiği birliğin;
kule, meteoroloji, Meydan Harekát, Hava Savunma, Radar, GCA, sağlık amirliği gibi birimleri umumiyetle kazalardan sorumlu tutulmaz veya tutulamaz.
Kullanıcıdan kaynaklanan bir hata ise yüzdelik dilimle ifade edilen bir yolla sorumsuz kabul edilir.
Bu tür kazalardan geriye kalan enkazdan ise
teknik bir değerlendirme çıkarmak çoğu zaman olası değildir, çünkü geriye kalan sadece bir enkazdır.
Hava aracının teknik ve
bakım veya kullanıcının şahsi kayıtlarının tutulduğu form ve dosyalarda bir sorun varsa dahi, kazanın haber alındığı andan itibaren burada görülen yanlışlıklar düzeltilir, gerekirse dosyalar yenilenir ve Kaza-Kırım heyeti beklenir.
Kaza-Kırım Heyeti’nde kimler vardır?
İlgili birliğin veya ünitenin
yetki alanına giren bu incelemeyi oraya tesadüfen atanmış, yine aynı kuvvetin
personeli olan; Subay, Ast
subay, Sivil
işçi ve Askeri Mühendislerden oluşan bir heyet yapar. Hazırlanan Kaza-Kırım Raporunu da hava aracının bağlı bulunduğu
Kuvvet Komutanı onaylar.
Hatırlatmak isterim... Devlet malına bilerek veya bilmeyerek zarar vermek, maddi ve manevi müeyyide sonucunu doğurur. Ancak, özellikle
uçak ve helikopter kazalarında olay ile ilgili
savcılık soruşturması açılmaz, sorumlular hakkında ceza davası açılmaz, amiyane tabirle; ‘ne şiş y
akılır, ne de
kebap...’
Yukarıda anlattığım nedenlerle kazaların gerçek nedenleri bilinmez veya saklanır. Maalesef bu durum böyle sürüp gider.
Olayda maddi ve manevi zarar gören personel yaşadığı kayıpları tazmin yönüne gitmek isterse başvuracağı tek adres, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’dir. Bu yolu denemek isteyen personel ise akıl almaz tehdit ve yıldırma eylemleriyle karşı karşıya kalır. Zaten çoğunlukla mahkemeden de bir sonuç çıkmaz. Anılan mahkemenin verdiği kararların, Türk
Ceza Kanunu’na ve
Anayasa’ya aykırılığı ise bir başka
tartışma konusudur.
Sayın, Mehmet Altan Bey...
Benzer bir Helikopter kazası geçirmiş, yaralanmış,
organ kaybına uğramış, yaklaşık bir yıl görevden ayrı kalmış fakat Askeri Hastane’nin verdiği ‘TSK’da görev yapar’ kararı gereği görevine dönmüş, ancak bedensel ve ruhsal sorunlardan dolayı
emekli olmak zorunda kalmış bir TSK personeli olarak bunları kaleme aldım...
Anılan kaza ile ilgili hassasiyetlerinize katkı sağlamak istedim.
Başarabildimse kendimi mutlu addedeceğim.
Saygılar sunarım...’
* * *
Dilerim mektubun içeriğindeki acı ve kırgınlık ilgililere de ulaşır... Ulaşır ve hiç olmazsa kazanın nedenlerini bu kez öğreniriz...
Ayrıca da içeride ya da dışarıda olduğuna bakmadan, tüm kazaları toplumsal bir hassasiyetle soruşturmayı refleks haline getirmeden de kazaları önleyemeyeceğimize kanaat getiririz.