Tekirdağ uçağı
kazasında da, yine sevgilisini, hayat arkadaşını kaybeden eşler; yine babalarını kaybeden çocuklar...
Bayrağa sarılı
tabutu kucaklayıp ağlıyorlar, kaybettikleri sevgilinin saçını okşar gibi tabutu okşuyorlar...
Arkadaşlar da ağlıyor...
İnsan olmamızın en saygıdeğer dışavurumlarıdır bunlar.
Tabutu okşamak, namazını kılıp duasını yapmak, huşu içinde omuzda taşımak, güller, karanfiller atmak,
mezarına
çiçek koymak, su dökmek, sayılı günlerde kabir ziyareti yapmak...
Halbuki ‘aşırı akılcı’ düşünürsek, nihayet “biyolojik” bir vaka olarak “
ölüm” olmuştur ve okşadığımız, tabutun
tahtası ile üstündeki bez örtüdür!
Mezar da
toprak!
Giden sevgilinin çiçeklerimizden haberi olmayacak ve çiçekler birkaç gün sonra kuruyacaktır zaten!
Sevgiliden kalanlar
Ama hayır, insanız,
makine değiliz. İnsan olarak duygularımızı, acılarımızı, sevgilerimizi elbette ifade edeceğiz.
O tabut kuru bir tahta değildir, içinde yatan sevgiliyle özel bir ‘anlam’a sahiptir.
Attığımız çiçekler kuruyacak ama çiçeklerle ortaya koyduğumuz sevgimiz, hasretimiz devam edecektir.
Şehit cenazelerindeki uhrevi hava, şehit mezarlarında anaların özenle dikip her hafta
bakım yaptığı çiçekler, mezar taşlarındaki ıstırap ve hasret yüklü yazılar, okunan dualar, dinmeyen gözyaşları insan olmamızın ulvi tablolarıdır.
Tekirdağ
mürettebatının cenazesinde de öbür tarafa giden sevgilinin tabutunu kucaklayıp ağlayanlar, tabutu taşırken
gözyaşı dökenler, mezarlıktaki toprağı onundur diye bağrına basanlar...
Giden sevgililerle ilgili her şey onun hatırası olarak birden kutsallık kazanıyor. “Bez”in “
bayrak” mertebesine yükselmesi gibi...
Kaptan
pilot Tahsin Arısan, ikinci pilot Tuygar Özgür, üçüncü pilot Murat Sezer, kabin görevlisi Murat Eskin de maddeten öldüler ama yüksek bir insani değerin simgesi oldular: Kendi hayatları için paniğe kapılmadan, birkaç saniye içinde uçağı
beton pistten yumuşak tarlaya kaydırarak 120 yolcunun hayatını kurtardılar; onları rahmetle anıyorum, kahramanlıkları karşısında saygıyla eğiliyorum.
Görev kahramanları
Bütün kurumlar böyle görev kahramanlarını yaşatmalı;
anma köşeleri düzenleyerek, adlarını salonlara, binalara, araçlara, projelere vererek, yayınlar yapmalıdır.
Profesyonellik ve görev kahramanlığı yeni nesillere “kurum kültürü” halinde örneklerle aktarılması gereken çok yüksek insani ve manevi değerlerdir.
Son bulgular “mürettebat”ın hiçbir profesyonel hata yapmadığını da doğruluyor.
Uçağı “eğitimdeki pilot” kullanmıyormuş, benzinleri eksik değilmiş, uçağın motoru da düşmemiş. Bu kahraman pilotlar “irticacı olduğu için ordudan atılmış havacılar” da değilmiş!
“Deve” rezaletiyle de kaza arasında bağlantı kurmanın hiçbir “rasyonel” tarafı yok.
Pilotlar Derneği’ne göre, Schiphol Havaalanı’nın uçuş kulesi Tekirdağ’a
erken iniş izni vermiş ve Tekirdağ uçağı, üç dakika önce inen bir uçağın yarattığı hava boşluğuna düşmüştü! Kurtarma ekipleri de çok geç gelmişti!
Asıl sırrı karakutu çözecek.
İnsan olmamızın iki özelliği var; duygularımız ve bir de ‘çetrefilli’ olan rasyonelliğimiz. İkisini de
ihmal etmeyelim.