Türkiye’nin
ekonomik krizle mücadelesinde
destek almak amacıyla IMF ile neden anlaşmaya varamadığını dün
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle okuduk. Başbakan’la
mülakat yapma fırsatı bulan diğer iki meslektaşımız da bir şekilde yazmıştı, ama
Sabah’tan
Okan Müderrisoğlu ekonomi muhabir-liği köklerini konuşturmuştu. Başbakan’ın aslında dolaylı ifadelerini cerrah gibi cımbızlayıp Başbakan’ın kabul etmediği üç IMF talebini deşifre edebilmek, konu hakkında derinlemesine bilgi gerektiriyordu.
Başbakan’ın bu talepleri daha önce iş dünyasının önde gelen isimlerine de çıtlattığı, ama adeta
devlet sırrı önemi vererek kimseye söylememelerini tehbihlemiş olduğu dün kulislerde hızla yayıldı.
Neydi Başbakan Erdoğan’ın ‘Ters gelirse
imza koymayız’ dediği bu şartlar? Açıkladıklarından okuduğumuza göre şöyle:
1- Gelir İdaresi özerk olsun.
2- Gelirin kaynağı (Nereden buldun) sorulsun.
3- Yerel idarelere kaynak aktarımı dengelensin.
Başbakan’ın özellikle de 29
Mart yerel
seçimleri öncesinde hükümet yatırımı yapıyormuş gibi görünerek belediyeler üzerinden kaynak aktarımına sırf IMF istedi diye son vermesi (doğru olup olmadığını tartışmıyoruz) beklenmemeli.
Erdoğan yüzde 47’den fazla oy alabilmek için elindeki imkânları zorlayacaktır.
Aynı şekilde, tam seçim öncesi ve kriz ortamında zaten tam
siper yatmış yatırımcıyı daha da ürkütecek ‘Nereden buldun?’ sorusunu sormayacaktır.
Zaten Başbakan da konuyu hemen yine
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın sorumluluğunda olan
Varlık Barışı Kanunu’na getiriyor.
Gelir İdaresi özerkliği mi?
Üçüncü şarta, yani
Maliye Bakanlığı’na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, tıpkı
Merkez Bankası gibi özerk bir yapıya kavuşturularak siyasi etkilerden nispeten korunması konusuna gelince, durumun yerel seçimlerle fazla ilgili olmadığını söyleyebiliriz.
Dün, sağ olsunlar, Türkiye’nin bir
gündem konusunun adeta röntgeni gibi okuduğumuz Sabah gazetesinin birinci sayfasında ‘IMF’nin üç zor şartı’
manşet haberinin hemen altında okuduğumuz haberin başlığı ise ‘Şok pazarlık internette’ idi.
Bu haberde,
Doğan Yayın Holding Başkan Yardımcısı Soner Gedik ile, IMF’nin özerkleştirilme-sinde ekonominin sağlıklı yönetimi açısından fayda gördüğü Gelir İdaresi Başkanlığı’nın başındaki Mehmet Akif
Ulusoy arasındaki bir
telefon görüşmesi-ne ait olduğu öne sürülen bir kaydın tutanağı yazılıydı.
Kaydı kim yapmıştı? Sabah ‘
Dinlemeye takıldı’ diye duyurduğuna göre, dinleme ve
kayıt yasal yollardan mı yapılmıştı? Kim bunu internet sitelerine sızdırmıştı? Bunlar önemli ve güncel sorular, ama yazıdaki konumuz bu değil.
Ama Gelir İdaresi Başkanlığı’nın hükümetin
kontrolünden çıkarmak istemediği tıpkı daha önceki hükümetlerin
Merkez Bankası’nı kontrollerinden çıkarmak istemediği (ki ekonomi açısından getirdiği sonuçları hep birlikte görmüştük) bir kurum olduğu anlaşılıyor. Anlıyoruz ki Başbakan Erdoğan ve şimdi (
Allah şifa versin)
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan açısından Gelir İdaresi, önemli bir kontrol aygıtı.