Eğer bu yazıyı yazmazsam Aziz Valentin kızar bana, "sevgililer günü"nü unuttuğum için!
İnanın bana, gerçekten hiç unutmadım onu.
Unutmak da mümkün değil zaten.
"İlk kesik"tir o.
"The first cut is the deepest"
"İlk kesik", yani en derin olanı.
Yıllar geçer, mevsimler
döner, "Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür", Siz asla unutamazsınız onu.
Bakın işte
itiraf ediyorum.
İlk aşkım onlu yaşlarımın başlarına kadar gider.
Uzun uzun seyrederdim onu gizlice. Kantinden
simit alırken, elleri
siyah önlüğünün iki cebinde gezerken... Kavak ağaçlarının arasında düşünceli düşünceli dolaşırken.
Bazı derslerimde onun yüzünden geri kaldım, onu seyretmeyi öğretmeni dinlemeye
tercih ettiğimden.
Müthiş bir şeydi O. Sanki bu dünyadan değildi, gökler ötesinden gelmişti. Bir melek kadar aziz ve, Meryem'in yanağındaki tüy kadar güzeldi.
Kim bilir nerededir şimdi? Nasıl bir hayatı vardır. Kiminle evlenmiştir. Uzakta mıdır, yoksa yakında mı?
Kim bilir hangi memlekette dalıyordur ufuklara. En önemlisi beni hatırlıyor mudur?
"Uğrun uğrun kaş altından bakınca, can telef ediyor gül Acem kızı" gibi değil. "Burnu fındık, ağzı
kahve fincanı, şekerdir şerbettir" de olduğu gibi değil. Sade ve sadece O olduğu için...
Sonra da sonrasında da oldular.
Ama hepsini unuttum, hepsini yok saydım, hepsini olmamış Kabul ettim, ama onu ilk kesiği asla unutmadım.
Aşkın yaşı, sevginin günü yoktur.
Böyle yaratmış
Allah, biz ne yapabiliriz ki?
Yürek koymuş bedenimize. Ve o yürek ölene kadar çarpıyor.
Madem öyle, onun yeşermesi, büyümesi, kök salması,
meyve vermesi lazım.
Ona güneş, hava su lazım, canlı kalması için.
İşte bu yüzden benim için sevgililer günü Aziz Valentin adına ilan edilmiş bu gün, 14
Şubat değil, O'nu sevdiğimi anladığım gündür.
"Doğum günün bana geldiğin gündür" gibi bir şey işte.
O yüzden 14
Mart değildir sevgililer günü. Herkesin bir sevgililer günü vardır.
Herkesin sevgililer günü farklıdır ama, elbet herkes için de bir sevgililer günü vardır. İşte o gün bana göre Hz. Adem'in "Elma"yı yediği gündür.
İşte o ilk gün sevgililer günüdür fakat o günün hangi gün olduğu belli değildir.
Bizim gençliğimizin en güzel aşk şiiri Sezai Karakoç'un "Ey Sevgili"isimli şiiriydi.
Tamamı ezberimdedir. İlk olanı unutamadığım gibi, o yıllarda okuya okuya hafızama yerleşmiş bu muhteşem şiiri de unutamam.
Zaman zaman kendi kendime mırıldanıyorum ve o zamanlar kendimi adeta "Mecnun gibi" hissediyorum.
Hani "Senin kalbinden
sürgün oldum ilkin" diye başlayan ve "Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir
çınar vardır sevgili, en sevgili, ey sevgili..." diye biten şiir.
Dedim ya aşkın yaşı, sevginin günü yoktur!