bir
mahkeme, sanığın birinin '
delil yetersizliğinden tahliyesi'ne karar verebiliyor. Bu, haliyle dünya hukuk tarihinde bir ilk oluyor tabii...Oluyor işte, olabiliyor...
Sonra aynı mahkeme yapılan
itiraz üzerine, iki gün sonra aynı konuda 'delil var ama yaştan serbest' şeklinde kalabiliyor...
Sonra bir ses kaydı geziniyor ortalıkta. Mahkumun eşi 'bu mahkeme' diyor 'bizdendir' falanca mahkemeyi de ekleyerek...
Sağlık durumundan tahliyelerin tamamının yine bu 'biz' mahkemesi tarafından yapıldığını yazıyor
gazeteler sonra... 'Karakutu' olduğu söylenen zanlı bir
emekli askerin yaklaşık 5 aydır hastanede yatıp kalkmasının bu mahkemeye bir şekilde gidememesinden kaynaklandığını söylüyor elin oğlu.
Bunlar da oluyor tabii olabiliyor...
Kendi içlerinde anketler düzenleyip '
Ergenekon safsatadır' şeklinde kanaat bildirebiliyor bir
holding medyasının mutfağı mesela... Yayınlarıyla ülkenin bağırsaklarını boşaltma sürecini tıkamak için elinden geleni yapıyor.
Sonra aynı holding medyası kendini '
özgür basın' diye millete yutturabileceğini zannediyor mesela. Ortalıkta dolanan ses kayıtlarını, 'ne olduğu belli olmayan kayıtlar' diye küçümserken yanlış rakamı keşfetmeyi ve bilumum tırı vırı haberi 'büyük başarı' diye yutturmaya kalkışıyor. Oysa birkaç gün önce kendisi manşetten bir milletvekili ile bir parti yetkilisinin
telefon kaydını 'büyük haber' diye çakmaya kalkışabiliyor.
Bunlar da oluyor...
Örneğin bir başkası densizlikte sınır tanımıyor ve bu ülkenin başbakanını '
Gazze Gazze diye tepinen' biri olarak ifade ediyor.
Başbakan, "tepiniyor" ona göre. Oysa dönüp baksa kendi medyasına kendisi de dahil nasıl da canhıraş bir şekilde '
İsrail de İsrail' diye tepinen kişileri görecektir! Tıpkı "Ergenekon" diye yırtınan ve tepinen kişiler, kalemler, editörler, internet sorumluları olduğu gibi!
Oluyor işte!
Görevi bu milleti, devleti, sınırları korumak olan kişilerin kendi aralarında yaptıkları muhabbetler ortalığa çıkıyor sonra. Hem de köhne Marksistlerin,
bunama farmason kılıklıların, kapasitesiz Ergenekoncuların ve cin gibi ipsiz sapsızların iddia ettikleri gibi 'hüda-yı nabit' aniden belirmiyor. Kendi kendilerini kaydettikleri ve hatta bu kayıtları belli bir
psikolojik harekât çerçevesinde internet sitelerinde yayınladıkları ortaya çıkıyor. Görülüyor ki, işlerinden başka her şey ile ilgilenmiş bu arkadaşlar.
Siyasi parti liderine ayar vermekten gazete patronuna fırça atmaya kadar akla ne gelirse yaptıkları yazılıyor belgeleriyle...
Oluyor bir şekilde...
İşin ilginç yanı; tüm bunlar olup biterken, muazzam bir tiyatro olanca şiddetiyle devam ederken birilerinin milletin bunu hâlâ yutabileceğini zannediyor olması...
Oysa bu millet biliyor artık her şeyi... Gerçeğin üzerindeki şal kalkıyor ve ortaya çıkıyor her şey tüm çıplaklığıyla... Hukuktan medyaya, sağlıktan bürokrasiye kadar birçok köşebaşını tutan ve yıllar yılı süren bir illüzyonu devam ettirmeye kalkışanların hâlâ memleketi istedikleri şekilde evirip çeviremeyeceklerini de biliyor...
Yani milletin tüm bu olan bitenleri fark ettiğini bilmedikleri de belli oluyor...
Akan bunca kan, yapılan bu kadar psikolojik harekât, tertiplenen bu kadar entrika, bu kadar
cinayet,
bomba,
silah, mermi vs... Gerçek adım adım ortaya çıkarken hâlâ istediği şekilde at oynatabileceklerini zannedenler oluyor.
Bu da oluyor yani; âlemi sersem zannetme huyu da devam ediyor.
Oysa millet biliyor artık; işi ne kadar kulpuna uydursalar da, kanunları, yönetmelikleri ve bir dolu şeyi kendilerince eğip bükerek hiçbir şey olmamış gibi davransalar da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da biliyor bu millet.
Çıkarılan bu kadar yaygara, koparılan bu kadar sentetik
fırtına ve oluşturulmaya çalışılan yalancı sancı, bu farkında olmayı tersine çevirmeye yetmeyecek.
Olanlara ve bitenlere rağmen gerçek de ortaya çıkıyor artık!