Davos’ta Orta
doğu,
İsrail,
Amerika,
Türkiye (5)
Davos tartışmalarıyla birlikte bazı eğilimler bir kez daha suyun yüzüne vurdu.
Kimileri Türkiye’yi küçümsüyor.
Kimilerinin gözünü öylesine bir
Tayyip Erdoğan antipatisi ya da düşmanlığı bürümüş ki, başka hiçbir şey görmüyorlar.
Soğuk
Savaş öncesi ve sonrası dünyasının nereye gittiğini, bu iki dönemde Türk dış politikasının ortak noktalarının neler olduğunu,
Bush’la Obama farkını, yer yuvarlağının bu bölgesinde Türkiye’nin ciddi ağırlığını, Türkiye’nin Batı’ya ve Doğu’ya
bakan yüzünün birbirini nasıl tamamladığını ve güçlendirdiğini
yerli yerine oturtamıyorlar.
Kimileri de ‘önyargı’larının esiri olmaya devam ediyor.
Bu nedenle, sözgelimi İsrail’in
Gazze saldırılarıyla ilgili -Davos örneğindeki gibi- en insani çıkışları bile İslamcı bir ‘gizli
gündem’in parçası olarak görebiliyorlar.
Yazın bir kenara:
Türkiye öyle burnundan tutulup kolayca bir yere, örneğin ‘Batı’dan ‘Doğu’ya çekilemez, götürülemez.
İrtica ve bölünme korkularını yıllardır insanların yüreğine salanlar, bu
ülkede demokrasiden fazla hazzetmeyenlerdir, bu ülkenin
Avrupa Birliği yolunu sevmeyenlerdir.
Bir başka nokta:
Bu ülkenin
Başbakanı, Davos’ta haklı ve insani bir
protesto yapıyor, bakıyorum, içeride ilk tepkiler, “Ay şimdi ne olacak,
Yahudi lobisi ne yapacak,
Washington faturayı nasıl kesecek?” oluyor.
Ayıp!
Tepki haklı mı, değil mi?
Önce buna bakılır.
Öncelik, tepkinin altında yatan nedenlere eğilmektir.
“Silahlar, İsrail’in 22 gün süren saldırılarının ardından sustuğunda, üçte birine yakını çocuk olan 1369
Filistinli ölmüş, 5 bin kişi yaralanmıştı Gazze’de. İsrail’in kaybı ise 13’tü. Gazze nüfusuyla Türkiye’ninkini oran olarak karşılaştırdığınızda, 22 gün içinde 15 bini çocuk olmak üzere 50 bin dolayında ölü ve 150 bin dolayında yaralı demektir bu...”(
Cengiz Çandar’ın 4
Şubat 09 tarihli
Radikal’deki yazısından)
Bu bir ‘
katliam’dır.
Buna tepki gösterilir.
Kulp takılmaz, ayıptır.
Evet, Yahudi düşmanlığı ‘
insanlık suçu’dur. Başbakan da bunu kaçıncı sefer söylüyor.
Ama bu düşmanlığın yayılmasında en başta İsrail’in son acı örneğini Gazze’de yaşadığımız
saldırgan, haksız ve yanlış politikaları rol oynuyor.
Evet, İsrail’in bir devlet olarak varlığını koruma hakkı elbette vardır. Bunun sonuna kadar savunulması gerekir.
Ama aynı İsrail’in bunun için Filistin’in devletleşme hakkını hiçe sayan işgalciliğini bunca yıldır sürdürmesi de tam bir haksızlıktır.
Ve işte bu haksızlıktır ki,
Hamas’ı ve İslamcı radikalizmi sahneye çıkartmıştır.
Başbakan Erdoğan da bu gerçeği dile getiriyor.
Ama Erdoğan hem Hamas’ı eleştiriyor, hem de Hamas’ın
Ortadoğu barış sürecine dahil edilmesini, ‘Ortadoğu dörtlüsü’nün özel temsilcisi, eski Britanya Başbakanı
Tony Blair gibi savunuyor.
Erdoğan’ın hataları yok mu?
Var tabii.
Bazen hiç yutkunmadan konuşuyor, kantarın topuzunu kaçırdığı oluyor.
Bunlar elbette eleştirilmeli.
Ancak Davos örneğindeki gibi ele kronometre alarak değil, diplomatik züppeliğin sözde ince örneklerini sergileyerek değil.
Önyargıların esiri olarak, öküz altında
buzağı arar gibi her şeyde ‘gizli gündem’ koklayarak hiç değil.
Eğer Ortadoğu’da içtenlikle barış diyorsak, eğer Ortadoğu’da barış olmadan dünyada barış olamayacağını biliyorsak, o zaman başta Amerika olmak üzere herkesin, cümle alemin de öncelikle İsrail’e, İsrail’in Filistinlilere dönük haksızlıklarına dur demesi gerekir.
Bu bir önkoşuldur.
Bu Yahudi düşmanlığı değildir. İsrail’in varlığına kastetmek değildir. İsrail’i eleştirmek de antisemitizm değildir.
İsrail eğer bu dünyada ‘lanetli bir ülke’ haline gelmek istemiyorsa, Filistin’e dönük devlet politikalarını bir an önce gözden geçirip değiştirmesi gerekir.
İsrail’in de Filistin meselesinde olsun, şiddete karşı kendi vatandaşlarını korumakta olsun haklı olduğu taraflar hiç kuşkusuz var. Yahudilerin de meşru acıları elbette gözardı edilemez.
Bir insanlık suçu olarak, bir
ırkçılık olarak Yahudi düşmanlığıyla mücadele etmek insanlığın gereğidir.
Ama bütün bunlar, İsrail’in Filistinlilere yaşattığı haksızlık ve acıları perdeleyemez.
Bu açıdan son trajedi, Gazze’de yaşandı.
Buna gözleri kapamak ve başka sularda seyretmek ise hele Türkiye gibi bir ülkede çok büyük ayıptır.