Eski MGK Genel Sekreteri em.
Org. Tuncer Kılınç etrafındaki tartışmalar konuyu gündeme taşıdı. Encümen-i Daniş üyelerinin söyledikleri kadar, çelişkili sözleri ve söylemedikleri dikkat çekti. Son toplantısını basına duyurarak bir ilki gerçekleştiren kurul, 'halka açıldı' yorumlarına sebep oldu.
Kurul dedik, ama bu bir kurul değil. Aslında ne olduğunu henüz kimse bilmiyor. Tüzel bir kişiliği yok, ama genel sekreter ve başkanı var. Periyodik toplantısı v
e devleti yönetenlere yazılan raporlar da düşünüldüğünde bir hükmi şahsiyetin varlığı ihsas ediliyor. Fakat muhataplar ısrarla bunu yalanlıyor. Biz de ne diyeceğimizi şaşırmış durumdayız. Her cümleye de 'encümen-i daniş' diye başlayamayacağımıza göre bir nevi kurul farz edip devam edelim.
Başlıktaki 'halka açıldı' ibaresi de yanıltıcı olabilir. Zira bir toplantı gününü biliyoruz, bir de üyelerini.
Sözcü olarak kamuoyu önüne çıkanlar, aklımızı karıştırmak istercesine farklı şeyler söylüyor. İfade edilmeyip gizlenecek konular haricinde mutabakatları yok izlenimi bırakıyorlar. 'Devlet umuru' görmüş kişilerin
emeklilik günlerini doldurmak için bir araya gelmeleri olarak sunuluyor. Fakat 'bu
heyete pek yakışır' diye düşünülen birçok isim yok ve 'niye?' sorusunun cevabı da yok. Mesela bazı genelkurmay başkanları var, bazıları üye değil. Niye değiller sualinin cevabı: 'Kimse
teklif etmedi de ondan.' Çok sayıda iyi yetişmiş ve 'devlet umuru' görmüş kadın dururken, Nur
Serter'in ilk ve tek kadın üye olmasının da açıklaması bulunmuyor.
Heyet üyeleri halka açılma konusunda fazlasıyla hazırlıksız yakalandılar gibi. Zira birinin söylediği diğerininki ile çelişiyor. Encümen-i Daniş konusunda en iyi haberlere
imza atan Bugün Gazetesi'nin dünkü sayısı buna misal gösterilebilir. Bir rivayete göre başkan olan Necmettin Karaduman'la karşı sayfada
Nur Serter farklı şeyler söylüyor. Niye rivayete göre diyoruz; çünkü
başkanlık konusunda da çelişkili açıklamalar geldi. Emekli
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı
Karadayı'nın başkan olarak açıkladığı Sefa Reisoğlu'nun başkan olmadığı; iki yıllık
görev süresi dolmasına rağmen yeni
seçim yapılmadığı ve Karaduman'ın hâlâ başkan olduğu rivayetini esas alarak devam edelim. Karadayı mı başkanı karıştırdı, bu süreci daha iyi yönetir diye Karaduman'ı tekrar öne mi sürdüler bilemiyoruz. Karaduman, üye olmayan kişileri çağırıp dinliyor musunuz? Sorusuna, "Dışarıdan pek uzman çağırmaya gerek kalmaz. İçimizde bu iş hallediliyor." karşılığı veriyor. Serter ise ilk kadın üye olmasının onur verici olduğunu kaydettikten sonra, "Ama dışarıdan çok sayıda kadın konferans vermek üzere davet ediliyor." şeklinde konuşuyor.
Karaduman, mülakatlarda heyeti 'emeklilik sıkıntısı atmak üzere bir araya gelen tekaüt takımı' olarak anlatıyor. Ancak söz geldiğinde yazdıkları raporların dikkate alındığını ve icraata dönüştüğünü de iftiharla anlatıyor. İcraata dönüşmüş raporlardan birinin 28 Şubat'ın fikrî altyapısını oluşturduğu ileri sürülüyor. 1995 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ve
Başbakan Tansu Çiller'e gönderilen metin, rapordan çok bir talimat gibi. "Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca, Anayasa'ya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan,
eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir. Türkiye'yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı şu yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz." Teklifler ise şöyle sıralanıyordu: "Cumhuriyetin temel nitelikleri ve laikliğin korunması, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun tavizsiz uygulanması, Kur'an kursları ve imam hatip liselerinin sayılarının azaltılarak sıkı denetime alınması, bu amaçlarla çağdaş ve laik her türlü önlemin alınması."
MGK'nın '
tavsiye' kararlarını hatırlatan öneriler harfiyen uygulandı. Karaduman'ın gururlanması haksız değil.