Biri,
darbe planlayanlar. Öteki darbeye zemin hazırlayanlar.
Ergenekon'u bazı kesimlerin gözünde tartışmalı duruma düşüren de belki bu iki yapının aynı "
torba"ya konulması.
Doğrusu bu iki yapı arasında örgütsel bir bağ olup olmadığına dair elimizde yeterli bilgi de yok.
Savcıların elinde böyle bir bilgi,
belge var mı onu da bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bazı şeyler var...
Türkiye'de 2003-2004 yıllarında
Ayışığı ve
Sarıkız kod adıyla
darbe planları yapıldı. Bunu dönemin
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in "
Darbe Günlükleri"nde çok net gördük.
O günlükler
Nokta dergisinde yayınlandıktan sonra derginin genel yayın yönetmeni Alper Görmüş "
hakaret ve neşren
iftira" nedeniyle yargılandı. Ama o
dava 10
Nisan 2008'de beraatla sonuçlandı. Ancak kararı, davanın savcısı "sanığın ispat hakkı ihlal edilmiştir" gerekçesiyle, Alper Görmüş ise "metnin gerçek olduğunun kabul edilmesi" istemiyle temyiz etti.
Dava dosyası bu itirazlar nedeniyle şu anda
Yargıtay'da...
Buradan çıkacak karar önemli ama daha önemlisi
Ergenekon Terör Örgütü davası sürerken "darbe girişimi" iddiasıyla bir dava açılıp açılmayacağı.
Son iki operasyonla birçok yerde cephanelikler, bombalar, suikast silahlarının ortaya çıkartılması, bu ülkede darbeye zemin hazırlayanların olduğunu gösterdi.
Özellikle İbrahim Şahin'in evinde bulunan krokilerin işaret ettiği
Ankara Gölbaşı'nda 2004 tarihli gazetelere sarılı silahların bulunması bu açıdan çok çarpıcıydı.
O günden sonra yapılan tüm tartışmalarda, konuşmalarda herkes şu sorunun cevabını aradı.
Ergenekon Terör Örgütü davasıyla darbeye zemin hazırlayan ve kışkırtanlar yargılanıyor.
Peki,
darbeciler nerede?
İşte herkesin kafasını karıştıran ve cevabı aranan soru bu.
Bu
cevap verilmediği sürece Türkiye, her operasyondan sonra üst düzey komutanların harekete geçtiği, saatlerce toplantı yaptığı ve
sivil iktidara neredeyse "beden diliyle
muhtıra" verdiği bir görüntüden kurtulamaz.
Buradan çıkışın tek yolu Türkiye'nin, yakın tarihinde yaşanan "darbe girişimi" iddialarını yargı önüne çıkarmasından geçer.
Bu noktada Eski
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök'ün yaptığı açıklamalar bir kez daha önem kazanıyor.
Geçen yılın ortalarında Özkök şöyle diyordu:
"Eğer benim
Genelkurmay Başkanlığı dönemimle ilgili bir tanıklık istenecekse, o zaman belki Genelkurmay'ın devreye girmesi gerekiyor."
Bu diplomatik açıklama o dönemde Hilmi Özkök'ün "tanıklık yapabileceğinin işareti" olarak yorumlandı.
Ama aradan 6 ay geçmesine rağmen ne yazık ki hiçbir şey yapılmadı. Oysa sadece bu açıklama bile Ergenekon yapılanması ve darbe girişimleriyle yüzleşmek isteyen Türkiye için önemli bir fırsattı.
Bu fırsat değerlendirilirse, darbeye zemin hazırlayan "kirli adamlar"la darbeci "saygın isimler" de ayrışmış olur.
Ve Türkiye için yeni bir dönem başlar.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan
Çolakkadı geçtiğimiz hafta şöyle diyordu:
"Ek
iddianame bir ay içinde tamamlanmış olur."
Bakalım bu iddianame Emekli Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinde adları geçen orgeneral Şener
Eruygur ve Hurşit Tolon'u da kapsayan "darbe girişimcileri"nin yargı sürecini başlatacak mı?