2001 yılında
Adil Serdar Saçan yönetimindeki
Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ndeki sohbet-
sorgu kasetlerinin yayınlanmasını fırsata dönüştürmek istiyorlar. Bu vesile ile birkaç kuş birden vurmak arzusundalar. Soruşturmanın gizliliğine halel geldiğini iddia ediyorlar. Peki, kim yapıyor? Kasetleri mahkemeden talep edip alan, sonra medyaya dağıtan
sanık avukatı. Yayınlayan ve sonra
soruşturmanın gizliliği eleştirisini yapan aynı medya. Sizin de kafanız karışıyor ve bazıları 'hem suçlu hem güçlü' yorumu yapıyor musunuz? Başta
iddianame olmak üzere birçok bilginin sanık avukatları kanalıyla sızdığını bilmeyen yok. Ama bağcıyı, pardon savcıyı dövmek için bahane arayanlar için gerçeğin böyle olması fark ettirmiyor.
Tuncay Güney üzerinden yürütülen operasyonun ikinci ayağı, onu çürüterek ETÖ soruşturmasını akamete uğratmak. ETÖ soruşturmasının tek dayanağının
Tuncay Güney olduğuna inanmamızı bekliyorlar. Paralel yürüyen ama asıl varmak istenen nokta, Güney'in itibar edilmez biri olduğunu ispat etmek. Böylece soruşturma boşluğa düşürülecek. Öncelikle, söylediklerinin doğru olup olmadığı ancak soruşturma ile anlaşılır. Hukuki süreçleri takip etmeden herhangi birine 'yalancı' damgası vurma yetkisi ancak eski çağ kahinlerinde bulunabilir. Onun da çağımızda ve demokratik hukuk sistemi içinde yeri yok. Söylediği şeyleri bilmesi için yaşı müsait değil, diyorlar. En komiği de bu! Bilginin tek kaynağının 'tecrübe' olmadığını kabul edeli kaç yüzyıl geçti.
Bunlar bir yana Tuncay Güney'in söylediklerinin hepsinin
çürük ve uydurma olduğunu varsaysak ne değişir? Mekanında ele geçirilen belgeleri de o mu üretti? Sonra bu belgelerin bir kısmının
emekli general Veli Küçük'ün ve Doğu Perinçek'in mekanlarına gizlice o mu yerleştirdi? Daha önemlisi, Tuncay Güney'in ifadeleri içinde
Danıştay saldırısı yok. Yargıtay'a etki edip
davaların birleştirilmesini de o mu sağladı?
Susurluk hükümlüsü
Özel Harekât eski Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in evine cephanelik krokilerini de Tuncay Güney mi koydu? Tutuklu Yarbay Mustafa Dönmez'in evlerini cephanelik haline getiren,
Başbakan Tayyip Erdoğan'a suikast planları ve krokileri bırakan da o mu yoksa? Tuncay Güney'i ve söylediklerini dosyadan tamamen tefrik etsek ne değişir? Güney'in söyledikleri ile elde edilenler, bilgi ve belgelerin yüzde 10'u bile değil. Tuncay Güney'i, sözlerinin tamamını yok farz edelim. Hatta öyle birinin hiç yaşamadığına karar verelim.
Danıştay saldırısını,
darbe günlüklerini, onlarca el bombasını, çalışır vaziyetteki lav silahlarını, plastik patlayıcıları, suikast bombalarını, suikast planlarını nasıl izah edeceksiniz? Sağ ve sol görünümlü örgütlerin elinde yakalanan bombalarla, ETÖ'de ele geçirilenlerin aynı
kafile ve yakın
seri numaralı olmalarını,
tanık ve
gizli tanık ifadelerini görmezden mi geleceksiniz? Kaç farklı yargıcın verdiği dinleme ve tutuklama kararlarını yok mu farz edeceksiniz?
Bu konudan bağımsız gibi görünen iki notu da sizinle paylaşmak istiyorum. Birincisi falan kişiyle filan nasıl bir arada olabilir sorusuna şaşırıyorum. 28
Şubat döneminde farklı cephelerde yer alan
Ahmet Hakan ile
Ertuğrul Özkök, şimdi aynı mevzide çarpışmıyor mu? O zaman da aynı takımda oynadıkları gibi absürt bir komploya inanmayacaksak insanların sonradan yollarının kesişebileceğini kabul edebiliriz. İkincisi
Can Dündar ve
Erol Mütercimler'in yerinde olmak istemezdim.
Ergenekon'la ilgili onca televizyon programı yapıp, kitap yazdılar. Emekli genelkurmay başkanlarına seslerini duyuramamışlar. Komutanlar Ergenekon'u ilk kez soruşturmadan sonra duymuş.