Ayrılırken bir
genç yanıma yaklaştı, TRT-2’de yayınlanan ‘Büyüteç’ programına davet etti.
Fikri Sağlar ve
Mehmet Elkatmış’ın program davetini kabul ettiğini, kabul edersem programda sadece üçümüzün olacağını söyledi.
Dedim ki;
Ahmet Hakan aradı,
CNN Türk’teki ‘Tarafsız Bölge’ programına davet ediyor. Sadece Mustafa
Balbay ile ikimizi konuk edecekmiş. Ben kabul ettim ama Balbay’ın cevabı bekleniyor, muhtemelen istemeyecektir, o zaman gelirim.
Daha önce
Fatih Altaylı ‘Teke Tek’ programı için benzer davette bulunmuş, Balbay kabul etmemişti.
Öyle de oldu. CNN projesi yatınca TRT’ye ‘
evet’ dedim.
Programdan bir gün önce
sunucu İbrahim Gürkan Sarı, beni aradı: ‘
Tuncay Güney’le bağlantı kurduk, yayına çıkarıyoruz, haberiniz olsun.’
Ertesi gün, yani Büyüteç’in yayınlanacağı
Çarşamba günü
Tuncay Güney’in polisteki
sorgu kasetleri
sanık avukatları tarafından medyaya dağıtıldı. Daha önce Güney’den söz alan TRT, büyük bir tesadüf sonucu gündemin ortasına düştü.
Buna inanmayıp yine de ‘ortada bir tezgah var’ diyorsanız, TRT ile sorgu kasetlerini dağıtan
Ergenekon avukatları arasında bağlantı olduğunu söylemiş olursunuz ki, bu da çok
komik kaçar.
Kaldı ki, NTV ve CNN Türk başta olmak üzere tüm haber kanalları kasetleri anında yayına sokarken TRT bir cümle bile bahsetmedi.
Programın konuklarından Fikri Sağlar’ın ‘habercilik başarısı’ olarak değerlendirdiği ‘Büyüteç’ programını kendine yönelik tepkiler üzerine ‘Önceden planlanmış’ diyerek eleştirmesi ise bir garipti.
Ayrıca; Tuncay Güney’in
CHP Lideri Deniz
Baykal ile
Veli Küçük arasındaki ilişkiye dair gündeme getirdiği iddiasını samimi olmak gerekirse ben Fikri Sağlar’dan öğrendim. Tüm kanalları dikkatle izlemeye çalıştım ama açıklamanın o bölümünü kaçırmışım.
Sağlar, programa bir haber ajansının Güney’in ifadeleriyle ilgili geçtiği haberi getirmişti.
Program öncesi şöyle dedi: ‘
Korkut Eken Susurluk’tan dolayı ceza alırken bir TV kanalında bana açıkça meydan okumuştu, daha sonra partiden atılınca Korkut Eken’in rolü olabileceği ihtimalini düşündüm ama
Veli Küçük’ü hiç bilmiyordum.’
Ben de bunun üzerine diğer iddialar gibi bu konuyu da Tuncay Güney’e sorabileceğimi söyledim. Ve sordum.
Güney’e ‘Ben bir
psikolog değilim, işkence altında konuştuğunuzu söylüyorsunuz ama bana hiç de öyle gelmedi, sohbet bir yerde bitince ‘başka sorunuz var mı’ diye soruyorsunuz, nasıl bir
sorgulama?’ diye soran da benim.
Şahsımı sözde karalamak için ‘AKP yandaşı’ diyen CHP Grup
Başkanvekili Mustafa
Özyürek’e de ufak bir lafım var: Ben
Tuncay Özkan değilim, sakın ola karıştırmayın. 3.5 milyon dolar ödeyip 4 yıl boyunca
Kanaltürk’ü CHP’nin yayın organı haline getirdiniz. Hele CHP önünde kitaplarıyla poz veren
Ergun Poyraz’la hiç karıştırmayın. Beni asla satın alamazsınız.
Çünkü; sadece
Allah’a kulluk yaparım.
29
Mart faturası
AK Parti 29 Mart’ta sahaya süreceği belediye başkan
adaylarını açıkladı. Ancak aday belirlemede izlenen yöntem üzerindeki tartışmalar sürüyor. Tartışmaları tetikleyen en önemli gelişme ise milletvekillerinin süreçteki artan rolüdür.
AK Partili bir genel başkan yardımcısı aynen şöyle dedi: ‘Belki de baş
bakan ilk defa milletvekillerini bu kadar çok dinledi. İlk bakışta doğru gibi gözükse de birçok hatayı beraberinde getirdi. Bazı milletvekillerinin kişisel hırsları yüzünden başarılı belediye başkanları aday gösterilmedi.’
Başka bir partili
yönetici de şu yorumu yaptı: ‘
Başbakan bir milletvekili kaybını bile göze almak istemedi...’
Anlaşılıyor ki; AK Parti aday belirlemede milletvekili,
teşkilat ve halkın tercihleri arasında denge kurmakta bir hayli zorlanmış.
Bursa,
Gaziantep,
Şanlıurfa,
ana haberleri'>Adana ve
İstanbul (ilçeler) başta olmak üzere birçok büyük ilde bu dengesizliğin izleri protestolara kadar uzanabilmektedir.
Geçmişten farklı olarak bu süreçte milletvekillerine daha fazla ağırlık veren Erdoğan’ın
seçim sonrasına yönelik ne gibi hesabı var bilemem ama büyük bir risk aldığı ortada. Uyarayım, AK Parti 29 Mart’ta (özellikle bu illerde) ağır bir fatura ödeyebilir.
Sakallı
baskın
Cuma günü
Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’la öğle yemeğindeydik. Laf döndü dolaştı Ergenekon göz altılarına geldi. Gündemdeki isim,
emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün sakallı görüntüleriydi.
Bakan Akdağ, basın müşaviri
Harun Çelik’e dönerek takıldı: ‘Gördün mü Harun, sakallı da olsan bir şey değişmiyor, yakalıyorlar. Bana bir de sakal bıraktırdın...’
‘Her espride bir gerçeklik payı olabilir’ deyip sorduk. Meğer Bakan Bey de yakın zamanda ‘sakal macerası’ yaşamış.
Biliyorsunuz, hastanelerdeki yoğunluğu azaltmak için
aile hekimliği ve sağlık
ocaklarının bulunduğu illerde ‘sevk zinciri’ kararı alındı.
Kasım ayında
Bayburt,
Isparta,
Gümüşhane ve Denizli’de
pilot uygulama başlatıldı.
Proje tutarsa bu yıl 23 ilde uygulamanın kapsamı genişletilecek.
Projeyi Sosyal
Güvenlik Kurumu ve
Çalışma Bakanlığı destekliyor,
Sağlık Bakanlığı ise yeniden
kuyruk dönemine yol açacağı endişesiyle karşı çıkıyor.
Yerinde tespit için Bakan Akdağ, dayısını
tedavi ettirmek isteyen
köylü kılığına girerek Isparta’daki bir sağlık ocağına gidiyor. Önceden sakal bırakıyor, kalın çerçeveli
gözlük takıyor, boynunda kaşkol, kafasında
şapka sağlık ocağının yolunu tutuyor. Dayısı rolünde ise danışmanın
yaşlı babası var.
Bakıyorlar ki, sağlık ocağında uzun kuyruklar oluşmuş. Kendileri de sıraya giriyor. Bu esnada vatandaşların sohbetlerine
kulak kabartıyorlar.
-Bu hükümet güzel işler yaptı, hastanelerde kuyrukları kaldırdı, şimdi niye böyle bir karar aldı anlayamadım, tekrar başa döndük.
-Senin için önemli mi? Sana birkaç kilo pirinç verir yine kandırırlar.
Benzer içerikteki tüm sohbet konularını, uzun kuyrukları ve personelin tutumunu hafızasına kaydeden Bakan, döndükten sonra uygulama hakkında ayrıntılı bir
rapor hazırlıyor. 1 Ocak’ta 23 ilde başlaması planlanan ‘sevk zinciri’ uygulaması erteleniyor.
Şimdilik...
star Gazetesi
Ankara Temsilciliği’ne 5
Eylül 2006 günü başladım. Tüm gazeteciler gibi çok yoğun bir gündemle boğuştuk.
Kendimi yorgun hissediyorum. Bir süreliğine izninizi istiyorum. Yeniden buluşuncaya kadar esen kalın.