Demokrasi ve hukuku katleden süreç...
Kontrgerilla,
Susurluk,
Sarıkız,
Ayışığı ve
Ergenekon notları(3)
Mesut Yılmaz vardı dünkü yazımda.
PKK ve teröre karşı mücadelede hukukun çiğnendiğini, Susurluk’un böyle doğduğunu gayet iyi anlattı NTV’de.
Bağımsız Rize milletvekili Yılmaz, 1990’larda yaşanan
faili meçhul cinayetleri ve karanlık olayları araştıran bir de
rapor hazırlatmıştı
Başbakanlığı döneminde, 1997 yılında.
Raporun adı Susurluk’tur.
Ergenekon’un önde gelen sanıklarından
Veli Küçük Paşa da vardır Susurluk raporunda.
75 ve 76. sayfalar şöyledir:
“İtirafçılardan ve
haraç paylaşımındaki silahlı eylemden mahkum İbrahim BABAT‘ın ifadesinin bir bölümü örnek ve ibretle okunmaya değer bir
belge olarak, yorumsuz aşağıda sunulmaktadır:
‘1990 yılında
JİTEM’de bazı köklü değişiklikler oldu. Asayiş Bölge Komutanlığına Hikmet KÖKSAL Paşa getirilmişti, gruplar oluşturulmuştu. JİTEM’in başına da Veli KÜÇÜK Paşa getirilmişti(o zaman albaydı).
1990 yılında yakalanıp serbest bırakılan bazı itirafçılar asker kimliğiyle JİTEM grup komutanlığına alınmışlardı. Bütün asker itirafçılarının bir araya toplanılması düşünülüyordu. JİTEM’de bu itirafçıların sevk ve idareleri için bana görev çağrısı yapıldı.
Diyarbakır’a gittim.
Bu arada JİTEM çatısı altında illegal bir oluşuma gidildi. Diyarbakır ve çevresinde PKK ile ilişkili olduğundan şüphelendiğimiz hemen herkesi
infaz etme
yetkimiz vardı.
Bu insanları bir şekilde öldürmeyi bir yöntem olarak benimsemiştik. Bizden istenen buydu, bu tarzda talimat alıyorduk.”
Uzun lafın kısası:
Susurluk budur.
Yılmaz’ın
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak 1990’ların sonuna doğru saptadığı ve rapora bağladığı ‘hukuk dışılık’ budur, devletin hukuku hiçe sayması budur.
Babat’ın ifadesi devam ediyor:
“
Antalya’da
örgüt(PKK) tarafından öldürülen
Numan kod(Selahattin Görgülü) adındaki kişi bizim grubumuzun istihbaratçısıydı. Örgütle ilişkilidir tarzında bize gösterdiği kişilerin hepsini değişik dönem ve zamanlarda infaz ettik.
Bismil’de benzinci
Talat... Diyarbakır-Bismil kavşağında bir vatandaşı aynı gerekçelerle infaz ettik.
Batman’da iki kişiyi, birini evinden, diğerini evin önünden alarak Batman-
Silvan arasında infaz ettik. Yine
Hazro’da bir vatandaş infaz edildi.
Bu çalışmalar beş ay sürdü. Yine o dönemde Selahattin Görgülü’nün verdiği istihbarat doğrultusunda bir şahıs Celil kod Aytekin ÖZEL binbaşıyla
Abdülkadir AYGAN birlikte gidip infaz ettiler.”
Susurluk raporunda diyor ki Babat:
“PKK ile ilişkili olduğundan şüphelendiğimiz hemen herkesi infaz etme yetkimiz vardı. Bu tarzda talimat alıyorduk.”
Kim veriyordu talimatları?
Nereden geliyordu talimatlar?
JİTEM...
Uzun adı, Jandarma
İstihbarat Gruplar Komutanlığı... Ve bunu kendisinin kurduğunu söyleyen
Veli Küçük Paşa’nın rolü neydi?..
Raporun 8. sayfasından:
“Susurluk olayının başlangıcı belki de zamanın Başbakanı
Çiller’in bir cümlesinde gizlidir. ‘PKK’ya
yardım eden işadamlarının listesi elimizde’ diyordu. Sonra da infazlar başladı...”
Raporda geçen bir başka konu:
“İnfaz grupları...”
Bir başka deyişle, ‘faili meçhulleri’ işleyen cinayet çeteleri...
Raporun 31. sayfasından:
“İnfaz grubu ibaresi kanaatimizce birçok olayın düğüm noktasıdır. ‘İnfaz grubu’na kim emir verebilir? Böyle bir grubu kimler kurabilir? Devlette bu yetki olacaksa
sistem nasıl işleyecektir? Ve hangi amaçla bu sistem çalıştırılacaktır?
Şu husus bilinmektedir:
OHAL bölgesinde bu karar mercii, Başçavuşlara, Komiser yardımcılarına, çok daha önemlisi, bu yetki dünkü
terörist, yarınki potansiyel suçlu itirafçılara kadar inmiştir. 1996 yılında
Kolordu Komutanı’nın her türlü düzensizliğe son vermek için harekete geçmesi, bu adam öldürmedeki keyfiliği de bir noktaya kadar önlemiştir.”
Adam öldürmedeki keyfilik...
Susurluk raporu böyle diyor.
73. sayfadan:
“Devlet,
Behçet Cantürk’le başedememiştir. Yasal yollar yetmemiş, neticede,
Özgür Gündem gazetesi plastik patlayıcılarla havaya uçurulmuş, Cantürk’ün devlete biat etmesi beklenirken, adı geçenin yeni bir tesis kurmak üzere harekete geçmesi üzerine, Türk Emniyet Teşkilatı tarafından öldürülmesi kararlaştırılmış ve karar infaz edilmiştir. Böylece 100 kişiye yakın olduğu tespit edilen ve zamanın Başbakan’ının ifade ettiği ‘PKK finansörü işadamlarının elde olan listesi’nden bir kişi eksilmiştir.”
Bir kez daha:
İşte Susurluk budur.
Başbakanlığı döneminde Susurluk Raporu’nu hazırlatan Mesut Yılmaz’ın “Devlet hukuk dışına çıkmıştır’ dediği olay budur.
Susurluk’ta JİTEM vardır.
Hesabı görülmemiştir.
Veli Küçük Paşa vardır.
Susurluk hesabını vermemiştir.
Ve JİTEM deyince, Ergenekon sanığı olarak dün
Ankara’da yakalanan
emekli Tuğgeneral Levent Ersöz vardır,
Şırnak ve çevresinde korkuyla anılan...
Susurluk hesabını vermemiştir.
Susurluk’ta İbrahim
Şahin vardır.
Affa uğramıştır.
Bugün her üçü de
Ergenekon sanıkları arasında yer alıyorlar. Darbe tertiplerinde isimleri geçiyor.
Susurluk karartılmıştı.
Ergenekon’un akıbeti ne olacak?
Yılmaz’ın deyişiyle Susurluk’ta hukuk dışına çıkan ‘devlet kurumları’ bunun hesabını yargı önünde vermemişlerdi.
Ergenekon’da ne olacak?
Veya şöyle sorulabilir:
En nihayet bütün bu olayların dibinde yatan ‘asker sorunu‘nu görebilecek miyiz, yoksa körün fili
tarif etmesi gibi davranmaya devam mı edeceğiz?
Dördüncü yazı yarın.