Ama şehir ahalisi şikâyetçi değil. 'Rahmet' diye bakıyor. Hem de ne rahmet.
Bölge, bir süredir kuraklıktan muzdarip. O yüzden cuma namazı sonrası '
yağmur duası' için kalkmış eller.
Diyarbakırlının yakarışı, karşılıksız kalmıyor. Bu
mevsimde yağmurun değeri paha biçilmez. Her damlası
inci tanesi gibi düşüyor toprağa. Yarın bereket olarak fışkıracak.
Yağmurlu havalar, miting için pek elverişli değildir. Üstelik hava da biraz serin, insanı üşütüyor. Şehre civar ilçelerden gelmek meşakkatli, günler de kısa. Buna rağmen İstasyon Meydanı'ndaki kalabalık hiç de fena değil. '22 Temmuz'a göre biraz düşük' yorumu yapanlar var. Bu normal, mevsim kış çünkü. Bu faktörü göz ardı etmemek lazım.
Şehir canlı, dükkânlar, mağazalar açık. Protesto girişimleri sonuçsuz kalmış,
kepenk indirme çabalarına bir iki istisna dışında
kulak veren yok. Şehrin merkezinde hemen her yer açık. Bir
AK Parti il yöneticisi, 'Onlar gibi biz de çalıştık' diyor; 'Esnafa gittik, şehre sahip çıkalım, gerginliğe
prim vermeyelim dedik. Bize hak verdiler'. Büyük olay veya gerginlik olmasa da yer yer taşkınlık yapan
küçük gruplar da yok değil. Şehrin ahengini bozmaktan uzak.
İnsanlar öğle saatlerine doğru meydana akmaya başlıyor. Bir vatandaş, heyecanla, 'Recep Tayyip Erdoğan'ı görmeye gidiyorum. Benim için parti yok, Erdoğan va.r' diyor. Belli ki 'Erdoğan'ı görmek' dinlemekten daha önemli... Meydanın ön tarafında aşırı izdiham var. Sıkışıklıktan bayılanlar, kalabalıktan güçlükle alınıyor.
TRT'nin
Kürtçe kanalından duyulan memnuniyet pankartlara yansıyor. Kürtçe ve
Türkçe '
TRT Şeş hayırlı olsun' yazısı dikkat
çekici. İlginç pankartlar da var. Onlardan birinde 'Adımız farklı olsa da, soyadımız
Türkiye,
Davos fatihine
selam olsun' diye yazıyor.
Başbakan Erdoğan, eşi Emine Hanım'la birlikte meydana girdiğinde kalabalık dalgalanıyor. Ellerde turuncu-
mavi parti bayrakları... 50 yaşlarında bir kadın, kartona yazdığı 'Rabb'im seni korusun' dövizini indirmemekte ısrarlı, uzun süre havada tutuyor. Kalabalıktan bir ara 'Biji Erdoğan' sloganları yükseliyor.
Erdoğan'ın üslubu dışlayıcı değil, kuşatıcı... Başta DTP olmak üzere muhalefet partilerine eleştiriler yöneltirken gerginliği artırıcı değil, aksine yatıştırtıcı üslupla konuşmaya özen gösteriyor. Başbakan, Diyarbakırlılara seslenirken 'Yılların tahribatını
tamir etmek zaman alır. Ama artık daha umutluyum.' diyor. 'Ankara'nın kaderi ile Diyarbakır'ın kaderinin bir' olduğunu söylüyor. Ardından, 'Ankara'ya, İstanbul'a ne yapıyorsak buralara da aynısını yapıyoruz.' diyor.
Erdoğan,
CHP lideri Deniz Baykal'ın Diyarbakır'a niye gelmediği sorusunu tekrarlıyor. Sadece Baykal'ı değil, muhalefet liderlerini Diyarbakır'da miting yapmaya çağırıyor. Başta Diyarbakır olmak üzere Doğu ve Güney
doğu'da muhalefet partilerinin miting yapıp yapmayacağı merak konusu... Bu,
seçim sürecinde sık sık gündeme gelecek. Erdoğan'ın, bu yöndeki eleştirilerini sürdüreceği anlaşılıyor. Başkanlık yarışında iddia söz konusu olmasa bile her partinin burada halka söyleyecekleri olmalı.
Diyarbakır, şairleriyle ünlü;
Cahit Sıtkı Tarancı, Sezai Karakoç, Ahmet Arif,
Ziya Gökalp... Erdoğan'ın hangi şairden şiir okuyacağı gazeteciler arasında
tartışma konusuydu. Karakoç, diyenler de oldu, Ahmet Arif diyenler de. Başbakan, konuşmasında şiire yer vermedi. Meydanı 'Sezai Karakoç'un Diyarbakır'ı' diye selamlamakla yetindi.
Meydandaki kalabalık, tam seçim atmosferine girmese de şehrin havası AK Partilileri umutlandırıyor. 22 Temmuz'da yaz mevsiminden dolayı Diyarbakır'da seçmenin yüzde 30'u sandığa gitmemişti. 29 Mart'ta katılımın yüksek olmasını bekleyen AK Partililer, bunun kendilerini DTP'nin önüne geçireceğine inanıyor...