Mondros, bilinenin tersine,
modern Türkiye'nin temellerini atan antlaşmadır. Evet, Mondros'tan sonra işgal oldu olmasına ama bu, askerî değil, hukukî bir işgaldi.
Gerçi mütarekenin kimi hükümleri alabildiğine kötüye kullanılmıştı ama en azından savaşın durdurulması bile alkışlanacak bir başarıydı. Nitekim
Mustafa Kemal Paşa'nın "Minber" gazetesinde çıkan imzasız bir yazısında Mondros, onurlu bir "
Osmanlı mütarekesi" sayılıyor,
Almanya ve Avusturya'ya kıyasla
ucuz kurtulduğumuz müjdeleniyordu. [1]
Kasım 1918 tarihli "Minber"in "en büyük siyasi başarı" diye övdüğü Mondros, aslında Osmanlı'nın küçülerek ayakta kalma denemesiydi ki,
Lozan Antlaşması,
ateşkes sınırlarına ulaşmayı hedeflemiş ama bunu tam olarak başaramamıştı.
Mütarekede
Suriye cephesinin durumu şuydu:
Hatay-
Halep-
Cerablus hattı, Osmanlı-
İngiliz sınırını oluşturuyordu. Bu hat,
Misak-ı Milli'ye esas teşkil edecek, zaten
Atatürk de bir konuşmasında (28
Aralık 1919)
Antakya-Cerablus-
Kerkük hattının "güney sınırımız"ı oluşturduğunu söyleyecekti.
Sınırın çizilmesi yolundaki ilk somut adımlar Sevr'in ardından geldi.
Dışişleri Bakanı Bekir Sami, Londra'da,
Fransa Dışişleri Bakanı A. Briand ile bir antlaşma imzalarsa da,
TBMM reddeder.
Sakarya zaferi üzerine görüşmeler yeniden başlar. Tam Türkiye'nin Avrupa'nın mandası olması arzulanırken, bu defa Bolşeviklerin yörüngesine gireceği korkusu sarmıştır İtilaf güçlerini. Giderek güçlenen "Kemalistler"le güneydoğuda başa çıkamayacağını anlayan Fransa, uzlaşma çareleri arar. Senatör Franklin-Bouillon'un
Ankara'daki görüşmeleri sonunda Fransa
azınlıklar konusunda Misak-ı Milli maddesini kabul eder; buna karşılık Türkiye de güney sınırından taviz verecektir.
Buna göre Antakya hariç bugünkü sınırlar neredeyse aynen kabul ediliyordu. Daha da ilginci, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk),
mayın tartışmasındakine benzer bir şekilde, antlaşmaya bir
mektup ekleyecek ve Fransa'ya, Harşit Vadisi'ndeki
demir, karbon ve
gümüş madenlerinde Türk sermayesinin yüzde 50 oranında katılacağı 99 yıl süreli imtiyaz hakkı
vaat edecekti. Bölgenin kaderi imtiyazlardan açılmıştır bir kere. O zaman 99 yıl, şimdi 44 yıl.
Ankara İtilafnamesi (20
Ekim 1921) adı verilen
belge, iki tarafa da avantajlar sunuyordu. Fransızlar yılda 500 milyon
frank döktükleri ve 5 bin asker bağladıkları Kilikya'nın yükünden kurtuluyor, Ankara ise varlığını ilk kez uluslararası bir belgeye geçirtmiş oluyordu. Ayrıca bu hamle İtilaf kuvvetlerini bölüyor, Ankara bu sayede birliklerini Batı cephesine naklediyordu. Büyük Taarruz öncesinde Fransa'dan yüklü miktarda
silah satın aldığımızı, hatta Fransızların top ve uçaklarını bile hibe ettiklerini belirtelim.
Buraya kadar iyi, güzel de, unutulan bir nokta var:
Suriye sınırı 1921'de "geçici" olarak belirlenmişti ve nihai barış antlaşmasında yeniden masaya yatırılacaktı. Ne var ki, Fransa, Lozan'da ısrarımıza rağmen sınırı tartışmaya açmadı. Böylece Ankara'da belirlenen geçici sınırlar, Lozan'ın 3. maddesinde kalıcı hale geldi; Hatay'ın anavatana katılmasına kadar da değişmedi. Beklenebileceği gibi yeni çizilen güney sınırımız TBMM'de topa tutulacaktır. En ağır eleştirilerden birini getiren Hasan Basri'ye (Çantay) göre, Ankara İtilafnamesi, millî haysiyet ve şerefimize yakışmayan bir hüsran ve esaret belgesidir: "Misak-ı Milli diyoruz. Ben Suriye ve çevresinin yabancılara verileceğini Misak-ı Milli'de görmedim. Bu memleketler yabancılara peşkeş çekilemez." Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa kürsüye çıkar ve şu şoke eden cevabı verir: "Misak-ı Milli'mizde belirli ve tespit edilmiş bir sınır yoktur.
Kuvvet ve kudretimizle tespit edeceğimiz çizgi, sınır çizgisi olacaktır."
Net konuşalım: Lozan'da çizilen güney sınırı Misak-ı Milli'ye aykırıdır. [1] Nitekim meclis görüşmelerinde büyük
şair Yahya Kemal, güney sınırımızın gelecekte bir "yara (ceriha) gibi kanayacağı" kehanetinde bulunmuştur. Şair gerçeği sezmiştir sezmesine ama yaranın günün birinde "mayın yarası"na dönüşeceğini herhalde tahmin edemezdi. Hem bugün Hasan Basri Bey hangi partinin sıralarında oturuyor dersiniz?
[1] Mustafa Budak, İdealden Gerçeğe,
Küre Yay., 2003, s. 257.