ERDOĞAN'IN 2009 KADERİ ORTADOĞU MU?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bugün başlayacağı Ortadoğu turu Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır’ı kapsıyor.


İsrail’in Gazze’ye askeri harekâtının başlamasından sonra Türk başbakanının neden İsrail, ya da Filistin yönetimlerine değil de dört Arap ülkesi yönetimlerine gittiği sorulabilir. Bunun yanıtı, zaten patlamış olan çatışmada değil, daha patlamamış olan çatışmada aranmalı. Erdoğan, o asıl çatışmanın patlamaması için şimdiden, yaklaşan orman yangınını önlemeye çalışan ormancılar gibi kendisini bölgeye atıyor. Nedir o yangın? O yangın’ın yeri yine Filistin, ama bu kez iki Filistin’li grup arasında çıkmaya ve bütün Arap başkentlerini içine çekmeye aday. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın görev süresi 9 Ocak’ta doluyor. Bir yandan Gazze şeridinde İsrail ordusuyla savaşan Hamas, 9 Ocak’tan sonra Abbas’ın otoritesini tanımayacağını ilan etti ve başkanlık seçimleri yapılmasını istiyor. Tıpkı İsrail’de Ehud Olmert hükümetinin Gazze’de yalnız Hamas değil, sivil halkın üzerine gidişinin 10 Şubat’taki İsrail seçimlerine bağlı olması gibi, Hamas’ın zaten vurmak için bahane arayan İsrail’i kışkırtmayı sürdürmesi ardında da Filistin başkanlık seçimler var. Ortada savaş varken, savaşı sürdüren tarafların daha çok oy alacağı varsayımı Ortdaoğu’da geçerli. Abbas, Batı dünyasını ve Ortadoğu’da İran’a karşıt güç oluşturan Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkelerden aldığı destekle Başkanlık seçimi ile Parlamento seçimini birlikte yapmak istiyor. Parlamento Hamas’ın elinde ve bu fikre yanaşmıyor. Gazze’deki Filistin halkı çoluk çocuk İsrail ordusunun ateşi altındayken, Hamas yöneticileri Abbas’ın başında bulunduğu El Fetih ile seçim rekabetinde bu ateşin sürmesinden fayda umuyor. Durum bu kadar vahim. Bu vahim durumda, Hamas ve El Fetih’in çatışmaya başlaması yalnızca Filistin ve İsrail’i karıştırmayacak. Bütün Arap başkentleri, büyük şehirleri payını alacak. İran destekli Hizbullah’ın lideri Şehy Nasrallah, Lübnan’daki El Manar televizyonunda Mısır halkını yönetime karşı ayaklanmaya çağırmasından bu yana gerilim tehlikeli şekilde artıyor. Filistin’de Hamas ve El Fetih arasında çıkacak çatışma, bütün Arap yönetimleriyle sokak arasındaki uçurumu daha da artıracak türden. İran bu uçurumun artmasından Batı, özellikle ABD yanlısı Arap rejimlerinin zayıflaması açısından fayda gözetiyor. Tahran’a göre bu Ortadoğu’da İslami anlamda bir devrimci durum ortaya çıkarabilir. Türkiye ise Ortadoğu rejimleriyle sokağın arasının daha da açılmasından fayda gözetmiyor. Tersine, Ortadoğu’da sokağın siyasetin uçlarına savrulması Ankara’yı tedirgin ediyor. Özellikle de Erdoğan’ı. Çünkü Ortadoğu’da sokağa dökülen halk, ‘Bakın Türkiye’de ne güzel dindarlar demokratik yollardan iktidar oldu. Biz de o yolu izleyelim’ demiyorlar. O Polyanna senaryosu ne yazık ki kâğıt üzerinde. Arap ülkelerinde bunu diyenler var, yok değil. Ama sokağa dökülenler ve dökülmeye aday olanlar onlar değil. Sokağa dökülenler silaha sarılmaya, hatta kendileri canlı silah olmaya yakınlar. Erdoğan Ortadoğu’nun bugünkünden daha büyük ve sonu görülemeyen bir ateşin içine düşmesine engel olmaya çalışmak üzere bu tura çıkıyor. Belki katkıda bulunur, belki bulunamaz, ama doğru zamanda atılmış, doğru bir adım gibi duruyor. Belki de kaderin bir cilvesi, Erdoğan yılbaşına Ortadoğu’da (program kesin değil, ama muhtemelen Suudi Arabistan’da) girecek. Acaba 2009 Türkiye’nin Ortadoğu meseleleriyle giderek daha çok haşır neşir olduğu bir yıl mı olacak? Uzun yıllar boyunca Türkiye, Ortadoğu meselelerine karışmaktan uzak durdu ve bu tavrıyla bir anlamda kendisini bölgeden tecrit etti. Aslında İsmail Cem’in dışişleri bakanlığından itibaren, ama hatları belirli bir politika olarak AK Parti dönemiyle birlikte Türkiye Ortadoğu meseleleriyle yakından ilgili. Türkiye’nin ortamı yumuşatıcı rolünün önemi ortada; Ortadoğu’da bir denge unsuru. Diğer yandan bu süreç, Türkiye‘nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin soğukluk yaşadığı bir süreçle paralel gidiyor. Şimdilik belki ‘Türkiye’nin Avrupa’yla mesafesi arttıkça, Ortadoğu’ya yanaşıyor’ yorumu için henüz erken. Ama Türkiye’nin AB’ye yaklaştıkça Ortadoğu’da daha etkili, Ortadoğu’da çözümün parçası oldukça AB’ye daha yakın olacağı unutulmamalı.
<< Önceki Haber ERDOĞAN'IN 2009 KADERİ ORTADOĞU MU? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER