Eski MGK Genel Sekreteri
emekli Org. Tuncer Kılınç'a Encümen-i Daniş sorusu sorulmasaydı, bu konu hiç gündeme gelmeyecekti. Gördük ki, Encümen-i Daniş öyle sıradan bir
sivil toplum örgütü falan değil. Üyeleri oldukça
yaşlı ama Türkiye'nin ihtiyar heyeti ile karşı karşıya değiliz.
Tamam, oturup konuşmuşlar ama iş orada kalmamış, raporlar,
mektuplar yazmışlar. Bunları cumhurbaşkanlarına, baş
bakanlara göndermişler. En önemlisi de, mesela 1994'te Cumhurbaşkanı Demirel'e gönderdikleri mektupta yazılanlar, üç sene sonra karşımıza aynen 28
Şubat kararları olarak çıkmış.
ETÖ ile Encümen-i Daniş arasında ne ilgi var? Bu topluluğun en önemli üyelerinden birinin, yani eski
Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun adı, o çok merak edilen "1 Numara" olarak geçiyor. ETÖ davasının en önemli sanıklarından İP lideri
Doğu Perinçek önceki gün "1 numara İsmail Hakkı
Karadayı değil, Hüseyin Kıvrıkoğlu'dur." deyiverdi. Hedef mi saptırıyor, tehdit mi ediyor,
mesaj mı veriyor anlaşılamadı. Tam da onun böyle konuştuğu gün, Kıvrıkoğlu,
Genelkurmay Başkanı Org.
İlker Başbuğ'u ziyaret etti.
Karadayı ve Kıvrıkoğlu'nun, sanki suç kendilerine de bulaşırmış tavrı ile
Veli Küçük için, "o adamı tanımam", "
Cumhuriyet Gazetesi'nin hisse devrinde demek benim adımı kullanmış." demeleri kafaları hayli karıştırdı.
Veli Küçük de, "Ayıp olmuyor mu?" kabilinden "Emrinizde çalıştım, o adam değilim." dedi. Öyle ya komutanlar, Şemdinli'deki bir astsubayı bile tanıyıp, "iyi çocuktur" diye hatırlarken, Karadayı'nın koskoca
jandarma generalini tanımaması,
hafıza kaybı ile izah edilebilir mi?
İtalya'da
Gladyo davasına bakan, devlet içindeki çeteleri,
cinayet örgütlerini çökerten ve onlara liderlik yapan sivil kadroları mahkûm ettiren Felice Casson, çok önemli bir noktaya ısrarla işaret ediyor. "Gladyo'nun
beyin takımı P2 Mason Locası'nın mensuplarından oluşuyor." diyor. Geçtiğimiz
pazartesi günü gazetemizde Ali
İhsan Aydın'ın, Casson ile yaptığı
röportaj yayınlandı. "Gladyo ile ilgili düzenlediğiniz
operasyon içinde
yüksek yargı mensupları da var mıydı?" sorusuna Casson şu cevabı veriyor: "Evet. Özellikle Propaganda Due (P2)
mason locası söz konusu olduğunda... Roma'dan, Floransa'dan yüksek yargı mensuplarının işin içinde olduğu görüldü."
Casson'un ifadelerini okurken, Gladyo davası ile ETÖ davası arasındaki müthiş benzerlik ilk dikkati çeken husus oluyor. Orada beyin takımı masonlardan oluşuyorsa, ister istemez "bizde durum nedir?" sorusu akıllara geliyor. Hele bir de Encümen-i Daniş'in en çok başörtüsü, imam hatip ve Kur'an kursları ile mücadele ettikleri ortaya çıkınca daha da işkilleniyorsunuz. Çünkü, hatırlayınız, Meclis'te başörtüsü ile ilgili
Anayasa değişikliği kabul edildikten ve
CHP değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne götürdükten sonra, konuya
Fransız mason locası da müdahil olmuştu. Tıpkı Encümen-i Daniş gibi onlar da Türkiye'nin etkili çevrelerine bir mektup yazdılar. Hem de öyle gizli bir mektup değil, açık mektup...
Haber yine Zaman'da Ali İhsan Aydın imzasıyla 16 Şubat 2008'de "Fransız masonlardan başörtüsü fetvaları" başlığı ile çıktı. Konu, Kıta Avrupası'nın en eski ve en büyük mason locası olan Büyük Doğu'nun (
Grand Orient) Paris'teki toplantısında gündeme geldi.
Fransa Büyük Üstad'ı Jean-Michel Quillardet, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması için "geriye gidiş" ifadesini kullandı ve TBMM'den geçen düzenlemenin "Türk laikliğinin yeniden tanımlanması yolunda açılan tehlikeli bir gedik" olduğunu savundu. Quillardet, başörtüsünün İslamî olmadığını, Kur'an'da yer almadığını ve sonradan üretildiğini ileri sürdü. Türkiye'deki masonlarla sağlam bir
diyalog kurduklarını söylemeyi de
ihmal etmedi.
Ben buradan yetkililere sesleniyorum. Encümen-i Daniş kurulduğundan beri, üyeleri arasında mason var mıdır? Varsa bunlar kimlerdir?
Vatandaş olarak bunu bilmek, bizim hakkımızdır. Demokrasi açıklık rejimi ise, şeffaflık herkes için geçerliyse, masonluk da gizli bir örgüt değilse, merakımızın giderilmesi gerekir...