Bu soruya sakın, ‘Kim olacak, milliyetçi-muhafazakâr politikacılardır mutlaka...’ diye
cevap vermeyiniz; zira fena hâlde yanılırsınız. HRRO’yu, 1971’de,
CHP’nin müracaatı üzerine, her derde devâ
Anayasa Mahkememiz kapatmış, hem de solcu 11’ler ara rejiminde...
Devletçi
darbe anayasası 1961 Anayasası’nın uluslararası antlaşmaları çiğneyen tutumu, AYM’nin kararına intikal etmiş;
Fener Rum Patrikhanesi’nin ve
Osmanlı Rum Cemaati’nin din adamı ihtiyacını karşılamak üzere 1844 yılında kurulmuş ve
Cumhuriyet Türkiyesi’nde değişiklikler ve kesintilerle devam etmiş olan HRRO bu şekilde kapatılmıştır.
HRRO’nun geçmişteki sabıka dosyası bir hayli kabarıktır.
Okul, Osmanlı’nın çöküş döneminde ve Millî Mücadele yıllarında Türkiye aleyhindeki faaliyetlerin yuvası hâline getirilmiş; Rum gençlerine Türk düşmanlığı aşılanan bu okulda Balkanların en azılı komitacıları, daha sonraki dönemde de Makaryoslar yetişmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 1971 yılında özel yüksek okullar hakkındaki ünlü
kapatma kararından sonra, HRRO’nun 4 yıllık Teoloji İhtisas Bölümü kapatılmış; 3 yıllık lise bölümü ise ‘Heybeliada Özel Rum
Erkek Lisesi’ adı altında öğretimine devam etmiştir.
***
Yukarıdaki yazdıklarımı okuyunca birçoğunuzun, ‘İyi ya, Anayasa Mahkemesi iyi ki kapatmış’ diyeceğinizi duyar gibi oluyorum. Bu arada, Aytunç Altındal gibi bazı önemli yazarlar, HRRO’nun yeniden açılmasının, Fener Rum Patriği’nin ‘ekümeniklik’ iddiasını güçlendireceğini, Sinod Meclisi’ne adam yetiştireceğini, hattâ ‘
Bizans Devlet Başkanı’ sıfatıyla ağırlanan Patrik’in siyasî iddialarda bulunabileceğini ifade etmektedirler. Diğer taraftan, Türkiye’deki toplam 2 bin kişilik bir Rum Cemaati’nin din adamı ihtiyacını karşılamak için ayrı bir yüksek okulun kurulmasındaki garabet de ortadadır.
Lâkin, bütün bu tespitlere rağmen, ben HRRO’nun yeniden açılmasından yanayım. Obama,
TBMM’de talep ettiği için, AB İlerleme Raporları’na yazdığı için ya da
Yunanistan ısrar etti diye değil... Büyük ve hoşgörülü bir millet olduğumuz için bunu yapmalıyız. Bizler Fatih’in torunları olarak, diğer dinlerin din adamlarına, mâbetlerine, inançlarına karşı saygılı ve hoşgörülü olmayı şiar edinmiş bir milletiz.
Ayrıca, bu nevi faaliyetlerle
İstanbul’u elimizden almaya kimsenin gücü yetmez.
***
Şimdi gelelim HRRO’nun nasıl açılabileceğine...
HRRO’nun yüksek okul statüsüyle Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olması mümkün değildir. YÖK’ün, ortodoks din adamları yetiştirecek ‘devlet okulları’ açması da, tabiî olarak Patrikhane’nin kabul etmek istemeyeceği bir formüldür. Tek çâre, 1982 Anayasası’ndaki ‘Özel Vakıf Üniversitesi’ kurma hakkıdır.
Ancak, Rum vatandaşlarımızın din adamı yetiştirme amacıyla
vakıf üniversitesi kurması da bir kanunla mümkün olacağından; Kanunun çıkarılması esnâsında Hükûmet’in ve TBMM’nin
Lozan Antlaşması’nın 45. maddesine göre, Türkiye’nin azınlıklara tanıdığı hakları, Yunanistan’ın da
Müslüman Türk azınlığa tanıması mecbûriyetini gözönünde bulundurması lâzımdır.
Bugüne kadar Yunanistan, ne yazık ki ‘mütekabiliyet (karşılıklılık) İlkesi’ne riayet etmemiş; Batı
Trakya’daki Türk azınlığın haklarını ihlâl etmiş; hattâ bu durum
AİHM önünde karar altına alınmıştır. Bu itibarla, HRRO’nun tek taraflı olarak açılmasının kabulü mümkün değildir.
O halde çözüm şu şekilde gerçekleştirilebilecektir:
1. Yunanistan’ın Gümilcine-İskeçe bölgesinde, özel vakıf kuruluşu şeklinde,
Batı Trakya Türk Azınlığı tarafından bir ‘İslâmî İlimler Fakültesi’ veya ‘Yüksek İslâm Enstitüsü’ kurulması konusunda mutabakata varılması (Batı Trakya’da 150 binden fazla Türk azınlığı yaşamaktadır ).
2. Türkiye’de ise ‘Heybeliada Rum Rahipler Okulu’
vakıf üniversitesi statüsünde yeniden açılır.
3. Bu konuda talepkâr olan ABD ve AB de aracılık yaparlar.