OKTAY EKŞİ HAKEMLİK YAPSAYDI...

İyi ile kötü, güzel ile çirkin ne kadar da iç içe...


Gece ile gündüzün birbirini takibinde olduğu gibi art arda dizmek mümkün değil. O kadar iç içe ki, bazen yüzümüz gülerken, dilimiz son derece nezaketli cümleler döktürürken, aklımız ve kalbimiz aynı insanlara karşı kin ve nefretle dolu olabiliyor. Dünya tatlısı bir insan, birkaç dakika içinde herkesi şaşırtacak davranışlarla arz-ı endam edebiliyor. Tabii ki bu türden parçalı bulutlu görüntüler tabiatımızdaki kötülüğe açık tarafları tam olarak terbiye edememekten, iyi ve güzeli her yönüyle fıtratımızın bir parçası haline getirememekten kaynaklanıyor. Olmak istediğimiz ile, o anda olduğumuz arasındaki fark, kritik zamanlarda kendisini hemen ele veriyor. "Daha kat edilecek çok yolun var" diyor bizlere acı acı... Geçen hafta sonu FKM'de muhteşem bir sempozyum vardı. Türkiye'nin dört bir yanından gelen ilahiyat fakültelerinin değerli akademisyen ve yöneticileri protokol sıralarında yerlerini almıştı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Kur'an'ın mucizevî korunmuşluğu" sempozyumunun açılışına şu muhteşem cümleyi yerleştirdi: "Kur'an'a abdestsiz el sürmemek vicdanın emridir." Dinin delillere dayalı hükümlerden ibaret olmadığını, tam inanmış gönüllerin Rableri ile arasındaki ilişkide, hükümlerin çok ötesinde, karabet incelikleriyle alınan mesafeler bulunduğunu çok güzel anlatıyordu Bardakoğlu Hocamızın cümlesi.Sempozyum esnasında Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan Hocamızın, Suriye'den teşrif eden Sayın Bûti'nin teklifine, Türkiye uygulamasını anlatarak verdiği cevabın uyardığı memnuniyet, simalara tatlı bir tebessüm olarak yerleşti. Türkiye'nin dört bir köşesinden ve ülke dışından teşrif eden akademisyenlerin değerli konuşma ve tebliğlerine son noktayı Prof. Dr. Suat Yıldırım Hocamız koydular. Kur'an etrafında yapılan iki günlük ilmî müzakere ziyafetinin lezzetini yaşarken, Nil Prodüksiyon'un hazırladığı, on bir DVD ve yirmi iki CD'den müteşekkil muhteşem bir set geçti elime. Gülen Hocaefendi'nin vaaz ve sohbetlerinden oluşan otuz üçlük setin başına yerleştirilen kitapçığa, her bir CD ve DVD'de yer alan sohbetlerin ihtiva ettiği konuları dakika ve saniyelerine kadar yazarak muhteşem bir iş yapmışlardı. Bu güzellikler, Nazife Şişman Hanımefendi'nin Başörtüsü kitabıyla devam etti. Yirmi beş yılın oluşturduğu tüm tortulardan sıyrılmayı başararak, "hicabı", Allah'ın emri olduğu için uygulayan mümine hanımların inanç dünyasının enginliği, sosyolojik bir dille ama alabildiğine samimi olarak anlatılabilmişti kitapta. İliklerime kadar şükür duygularıyla dolduğumu hissettim. Derken, Genel Yayın Müdürümüz Ekrem Dumanlı Bey'in şu cümleleri şükrümü daha da artırdı: "Oktay Ekşi Bey'in yazılarındaki sertliğe bakmayın. İlişkilerinde son derece insanî ve babacandır." Doğan Grubu'nun yayınlarında her gün bir şekilde kalbimizi incitecek bir haber ya da yorum mutlaka yer alıyor. Oktay Ekşi de Hürriyet'in başyazarı. Buna rağmen bizim yayın müdürümüz, kalbimizdeki kırıklara takılmadan Oktay Bey'in meziyetlerini ilan edebiliyordu. Ne yazık ki, bizler şükür hisleriyle coşarken Oktay Bey aynı saatlerde Ekrem Bey'i "medya imamı" ilan eden bir yazıyla meşgulmüş. Genelkurmay'ın açıklamalarını arkasına alıp yüklenmiş. Harika bir fırsat vardı hâlbuki. İlker Paşa "Basın Konseyi'nin kriterlerini esas aldıklarını" açıklamıştı. Oktay Bey, o babacan tavırlarını, meslek tecrübesiyle birleştirip Genelkurmay'ın iltifatının verdiği "hakemlik" rolünü güzelce değerlendirerek, yanlışlığında yedi cihanın ittifak ettiği uygulamaları bitirecek adımların öncüsü olabilirdi. Ama olmadı. Tercih kendilerinindir. Biz biliriz ki, gönül sultanlığına giden yollar şartlar ne olursa olsun iyilikleri, güzellikleri, insanların kötü tarafına takılmadan güzel yanlarını görebilecek kıvamı koruyabilmekten geçer.
<< Önceki Haber OKTAY EKŞİ HAKEMLİK YAPSAYDI... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER