'KELEBEK' KANAT ÇIRPSA 'ZULÜM' DAĞILIR GİDER

"İlk defa bir sinema filmi, Müslümanların kendi içinde yapması gereken alternatif arayışlarını taşıyor beyazperdeye"


"Dünyayı değiştirmek için illa terörist olmak mı gerekir?" sorusunu yöneltip; ardından teröre inat yapılabilecekleri anlatıyor Kelebek filmi. Yuvaları yıkmadan, anaları gözyaşına boğmadan, civanları canlarından etmeden olabilecekleri düşündürmeye çalışıyor. Şehadete atfedilen kutsiyetin, stratejiden yoksun, işgallerin yüz yıl önceki tarzına göre geliştirilmiş mücadele yöntemlerini kullanarak, insanları heder etmekle sınırlı hale getirilemeyeceğine dikkat çekiyor. Din ve dinî hayatı, değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevaplar hazırlayarak hayata hayat yapmak varken, bölgeyi şekillendirmek üzere geliştirilen "İslam eşittir terör" denklemine oturtup, salt direniş dinamosuna indirgemenin nelere mal olduğunu göstermeye çalışıyor. Afganistan'ın seçilmesi ve öğrencilerin okumak üzere Amerika'ya gönderilecek olması ilk anda "ABD'nin hiç mi suçu yok?" sorusunu akla getiriyor. Hatta Amerikancı bir film izlenimi doğuruyor. El Kaide üzerinden terör yöntemlerinin kullanılmasına yöneltilen eleştiri, sanki işgal karşısında direnenlerin tenkidi gibi anlaşılsa da dikkatle seyredenler, işin aslının hiç de öyle olmadığını fark ediyor. İlk defa bir sinema filmi, Müslümanların kendi içinde yapması gereken alternatif arayışlarını taşıyor beyazperdeye... Afganistan'ın seçilmiş olması da bu bakımdan fevkalade manalı. Çünkü Afganistan, coğrafî olarak, dünyayı yönetmeye azmeden devletlerin mutlaka hâkim olmak isteyeceği bir bölgede bulunuyor. Süper güçlerin yer değişiminin ancak bir dünya savaşıyla gerçekleştiği göz önünde bulundurulursa, yerini kaybetmek istemeyenin de, o koltukta gözü olanın da elde etmek isteyeceği bir yer Afganistan. Bu açıdan Irak'tan daha önemli... Süper güçlerin boy ölçüştüğü bu çorak bölgede, bomba sesleri altında büyüyen savaş çocukları Müslüman. Afganistan'da otuz yıldır yaşanan şiddetin insanî boyutuna ilaveten bir de İslamî boyut var. O yüzden, bizler, Müslüman olarak daha özel manada Afganistan'la alakalıyız. Alakamız, "Süper güçlerin er meydanında yaşayan biçare Müslümanlar, başka ne yapabilir ki, bu kapandan çıkabilsin?" sorusuna cevap bulmayı gerektiriyor. İşte "Kelebek", bilinenin dışına çıkıp, unutulanı önümüze seriyor. Bir kelebeğin kanat çırpmasıyla Amazonlar'da fırtınaların meydana gelmesi nasıl ki, tabiata konulmuş İlahî yasalarla ilgiliyse, aynı yasaların insanlar âlemi için geçerli olanlarını keşfetmek ve ona göre hareket edebilmenin birinci adımı eğitim oluyor. Tabiatı yaratanın ve yaratılış yasalarını koyanın adıyla okuyabilecek bir eğitim... Mesela, o yasalardan bir tanesi şudur: "Küfür devam eder ama zulüm devam etmez." Eğer zulüm varsa ve o zulme son vermek isteyen insanlar da varsa, zulmün hâlâ devam ediyor olması nasıl açıklanabilir? Kelebek filmi ince bir üslupla "el Kaide yöntemleriyle zulmü engellemek isteyenlerin anaların âhını alarak gidemeyeceğini" ifade ediyor. Diyor ki bir ana: "Ben ateşi kimin yaktığını bilmem. Oğlumu ateşe atanı bilirim!..." O zaman olması gereken "anaların duasını alarak" devam edecek bir yol bulmaktır. Bu da maruz kalınan zalimce etkiye, aynı cinsten tepki vermekte değil, İlahî yasaları keşfedip ona göre davranabilmekte gizlidir. Müslüman'ın farkı da buradadır zaten. "Ben ne istiyorum?"dan önce "Allah hangisini yaparsam razı olur?" sorusuyla başlamakta... Tam bu noktada film, konuyu vicdan sahibi insana kilitliyor. Sorumluluk duygusuyla yanıp kavrulan vicdanlı insana... O insan "Ateş düştüğü yeri yakar." değil, "Ateş nereye düşerse düşsün beni yakar." sorumluluğuna sahip. O yüzden el Kaidecilerin gidip yerleştiği coğrafyaya, o bölgeden gelen Mevlânâ bakış açısını götüremediği için kendisini suçluyor; vicdan azabıyla kavruluyor. Kelebek, bilinen şablonlara takılmadan ve sonuna kadar dikkatle seyredebilecekler için çok farklı bir film...
<< Önceki Haber 'KELEBEK' KANAT ÇIRPSA 'ZULÜM' DAĞILIR GİDER Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER