KAYSERİ OLAYI VE SAADET PARTİSİ

Yaklaşık yirmi gündür Kayseri'de bir şeyler oluyor.


Bir astsubay, Karargâh Evleri'nden tutuklu, yani Ergenekon davası kapsamında yargılanan Kur. Alb. Cengiz Köylü'ye yardım maksadıyla para toplanması için komutanının verdiği sözlü emri intranete girmekle itham ediliyor. Bence cezaevinde bulunan bir insana para toplamanın hiçbir mahzuru yok. Suça bulaşmış olsa bile insan insandır. Dostlarının onu yalnız bırakmayarak rehabilitesi aynı zamanda içtimai bir vazifedir. Nedense bu olay fazlasıyla abartılıyor. Sanık avukatı hukuk dışı uygulamalar, işkence, ilaç verme ve hipnoz gibi acaiplikler, asit kuyularıyla tehdit edilerek dikte edilen ifadeleri zorla imzalatmalar gibi bir dizi anormalliği günlerdir açıklıyor. Sanığın babası oğluyla görüştürülmüyor. Günlerce sonra görüştürüldüğünde babasına tepki veremeyecek kadar bitik durumda olduğu görülüyor. O günlerde aynı komutanın Kayseri esnafını tasnife tabi tuttuğu, savcıların evrakta tahrifat yaparak yargıyı yanılttığı ve de mal varlıklarında kayda değer artışlar olduğu ortaya çıkıyor. Karargâh Evleri'nin dahil olduğu Ergenekon davasında susan, hukukiliğe vurgu yapıp duran ve "Ergenekon Medyası" ismiyle anılır hale gelen gazetelerde bunca hukuk skandalı tek kelimeyle bile yer al(a)mıyor. Ta ki, cuma günü Genelkurmay tarafından haftalık basın açıklamasında konu birkaç cümleyle geçinceye kadar. İşte o günden sonra susan kesimin dili füc'eten çözülüyor. Komutanın fişlemesinden sözlü emirlerine kadar hepsi birden bir astsubaya işkence altında dikte ettirilen cümlelerden hareketle bir camianın üzerine yıkılıyor. İşte hukuk bu!.. Lav silahlarını, suikast planlarını, ajandalara günü gününe düşülmüş kayıtları görmez. Savcıya "lan" diyen, emniyet müdürünün "bacaklarını kesmekle" tehdit edip, valiyi azarlayanların konuşma kayıtlarını duymaz. Ama bu hukuk 367 meselesini seçilmişlere dayar. Seçime sayılı günler kala, sandık başını kamusal alan ilan edip, başörtülü görevliyi saf dışı eder. Laikliğin yorumlarından birini Demokles'in kılıcına çevirip, siyasi partilerin başucuna asar!.. Saadet Partililer bu süreçleri çok iyi bilir. Sermayenin yeşile boyanıp, bir bisküvinin bile alımına yasak getirilişini hatırlarlar. Geçmişi yâd etmenin ibrete vesile olacaksa bir faydası vardır. Parti olarak Saadet mensuplarının fazlasıyla ibret aldığını görmek istiyorum. O yüzden iki hafta önce vicdanımın sesini dile getirmiş, SP'nin siyasi müktesebatındaki zenginliğe göre adayların kullandığı propaganda malzemelerinin zayıf düştüğünü, seçim sonrası için umut vermediğini ifade etmiştim. Bu yaklaşım yolsuzluklar karşısında sessiz kalınsın manasına asla gelmiyordu. Aksine yolsuzlukları, hırsızlıkları kökünden kazımaya dair umut verici bir yaklaşım görememiş olmanın ifadesiydi. Siyasetçi, seçimi düşünür. Düşünen insanların seçim gibi bir stresi olmadığından, onlar geleceği daha geniş perspektiften ele alarak siyasetçilere de ışık tutacak yaklaşımlar getirme borcundadırlar. Ben de onu yapmaya çalışmıştım. Çok ilginç yorumlar geldi. Benim SP'de gördüğüm geleceğe yönelik yeni açılım potansiyelini eleştirenler vardı. Derinlemesine siyasi analizler yaparak bu fikrime katılmadıklarını belirtiyorlardı. SP mensuplarından yazıdaki iyi niyete teşekkür edenler de vardı, "28 Şubat'ı da yazabilir misin?" gibisinden imalı sorular yöneltenler de... Elbette, dedim onlara. İyi niyetliysek ve "sen-ben" girdabına düşmekten kendimizi koruyabilirsek neden yazamayalım ki? "Milli Görüş" benlik girdabının çok ötesinde bir yerdedir. Benlikler aşılamazsa isim ne olursa olsun, görüş "indî" olmaktan kurtulup da "millî"yi oluşturan farklı renk ve desenleri kapsayamaz. Neticede siyasi partiler iktidar taleplerini projelerle ortaya koyacaklar. Sonra onları slogana dönüştürme zekâlarını seçim meydanlarına indirerek seçmeni yakalayacaklar. Bizler de gördüğümüz umut kıvılcımlarını yazarak katkıda bulunacağız. "Ben"lere değil "hak"ka taraf olarak "millî"ye ulaşacağız...
<< Önceki Haber KAYSERİ OLAYI VE SAADET PARTİSİ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER