Abdüllatif Şener de AKP’nin kuruluşunda “ağırlıklı” isimlerden biriydi. Ama...
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın çizgisinden “sapmalar” yapıyordu.
Dikkati çekiyordu.
Örneğin...
Daha
Ahmet Necdet Sezer’in görev döneminin bitmesine çok zaman varken, “Bu meclis yeni
cumhurbaşkanını seçemez. Yeni cumhurbaşkanı
seçimini taşıyamaz” gibi yorumları açıkça dile getiriyor, “ne yapmak istiyor acaba?” gibi soru işaretleri oluşturuyordu.
Özellikle, kamuoyunda “ayrıcalıklı” ya da “ısmarlama” algılamalarıyla “etik” tartışmalarına neden olan konularda orkestrasyona “aykırı ses” veren
siyaset enstrümanıydı.
Bazı dosyalarda “karşı tavrı” farklı yol haritasının altını çizdi.
“
Galataport İhalesi” bunlardan biri.
“Oldu bitti” diye bakılan ve İsrailli
Ofer’e verilmesi “kesin” diye söz edilen bu
ihale,
Abdüllatif Şener’e takılmıştı.
Kısacası “Akçalı” konularda Abdüllatif Şener “AKP’nin vicdanı”
imajını çizmekteydi.
Sonrası biliniyor...
Abdüllatif Şener 22 Temmuz 2007 seçimlerinde
aday olmak istemedi.
AKP’yle yollarını ayırdı.
Ayak izleri
ŞİMDİ de
Bülent Arınç AKP’den farklı söylemleriyle
gazete birinci sayfalarında ve TV ekranlarında yer almakta.
Önce...
“
Türkan Saylan’ın cenazesine hükümetten
katılım olmamasını” eleştirdi...
Ardından...
“Türkan Saylan’ın evine yapılan
baskın nedeniyle, polisin ve yargının yanlış yaptığı” mesajını verdi.
Son olarak, Bülent Arınç’ın,
Deniz Feneri davası bağlamında
RTÜK Başkanı
Zahid Akman’a, “Bu dava nedeniyle sizinle çalışmak istemiyorum” diye özetlenebilecek söylemi ve bunu kamuoyuyla paylaşmasına “mim”
koyun.
Arınç’a göre Akman da “Haklısınız dönem sonunda adaylığımı koymayacağım” cevabını vermiş.
Aslında...
Bir nokta hâlâ karanlıkta...
“Akman, RTÜK başkanlığına adaylığını koymayacak” ama “RTÜK üyeliği sürecek mi?”
Eğer, Deniz Fener’i davası nedeniyle “sakıncalı” duruma gelmişse, sadece RTÜK’te başkanlığı değil, üyeliği de noktalanmalı.
Ancak...
Bu sorumun cevabı henüz gri alandaysa bile, Arınç’ın gene de AKP yol haritasından “sapma” yaptığı gibi bir görüntü var.
Çünkü...
Almanya’da dava açılalı ve
Türkiye’ye gölgesi düşeli bir yıla yakın süre geçtiği halde AKP’de “tık” yoktu. Akman’ın kılına bile dokunulmamıştı.
Hele Arınç’ın mütevazı varlığı ve otomobilini bile taksitle aldığı yolundaki bilgilerin medyaya sızmasıyla bu olayın örtüşmesi, “Arınç’ın son çıkışını” daha etkili hale getiriyor.
Çünkü... Siyasette “ne söylendiği” kadar “kimin tarafından” söylendiği de farklı algılanır.
Tabii... Akman’a “biletinin kesildiği” mesajının doğrudan değil Bülent Arınç aracılığıyla bildirilmiş olması gibi bir olasılık da
küçük değil.
AKP’nin son seçim sonuçlarıyla ilgili “Neden oy kaybettik?” sorularını yanıtlayan araştırmadaki “akçalı dosyalar” da duyumlar arasında. AKP “imaj onarımı” yapıyor olabilir.
Ne olursa olsun... Bülent Arınç’ın “ikinci Abdüllatif Şener vakası” olup olmayacağını izlemek gerek.