Vahim bir durum! Bazıları resmi makamlarca 'Belge düzmecedir' dense çok mutlu olacak. Ama hiç kimse
belgeye 'yalan' ya da 'sahte' diyemiyor.
Askerî savcılığın dün 'kanaat' bildirmesi ironik bir gerçeği ortaya çıkardı. Canlı yayın yapan bazı 'haber kanalları'
savcılık kanaatinin üstüne balıklama atladı. Oysa ortada yalanlama yok; sadece cılız ve inandırıcılıktan uzak bir 'kanaat' söz konusu. Hal böyle olunca insan düşünmeden edemiyor: Ya plan hayata geçirilseydi?
'AKP içindeki bazı
ajanlar harekete geçirilecek' deniyor. Maksat belli. Siyasi istikrarsızlık çıkartmak. Peki yüzyılın en büyük
ekonomik krizi yaşanırken siyasi bir bunalıma sebep olmak hangi
demokrasi bilinciyle izah edilebilir? Ayrıca ordunun görevleri arasında bir partiye ajan sokmak ya da ajanları harekete geçirmek gibi çirkin komplolar kurmak var mı? Peki medya? 'Hükümeti bitirme planı'na temkinli yaklaşan bazı medya yöneticileri,
AK Parti içindeki komplolar gerçekleşseydi yine 'soğukkanlı' kalmayı mı
tercih edecekti?
'
Işık evlerinde
silah ve
mühimmat bulunması sağlanarak
Gülen Cemaati silahlı
terör örgütü ilan edilecek' deniyor. Farz edelim ki bu
hain plan tuttu ve bir
baskın yapıldı bir eve ve oradan 'Silah ve mühimmat bulunması sağlandı'. Ne olacaktı? Bugün 'Bu belge umarız düzmecedir' diyenler ya da 'Bu nasıl ordu ki belgesi sızabiliyor?' diyerek adeta 'Madem böyle bir fırıldak çevirdiniz, niye yakayı ele veriyorsunuz?' diye hayıflananlar, bu korkunç
senaryo gerçekleşseydi nasıl yazılar yazacak, hangi manşetleri atacaktı?
Askerî savcılığın harekete geçirilmesi ve bundan sonraki haber şehveti tezgâhın başka bir ayağı...
Asıl
tehlike budur! Asker içinde kendini bilmez birileri çıkıp, ordunun manevi varlığına gölge düşürecek şekilde bir yanlışlık yapabilir; ancak zihniyet itibarıyla aynı pozisyonda duran ve maalesef demokrasiyi içine sindirememiş çok insan var bu memlekette.
Medyada var, bürokraside var, sanat dünyasında var, siyasette var... Psikolojik harp taktiklerinin karanlık sahnelerinde bu kadar rol almak isteyenin olduğu ülkeye demokrasi güneşi doğmaz!
Keşke şöyle diyebilseydim: 'Korkmayın, kim ne komplosu kurarsa kursun, bu ülkenin demokrasi âşığı aydınları kirli tezgâhlara
boyun eğmez!' Keşke! 28 Şubat'ı hazır ol vaziyetinde geçirenler, 27
Nisan bildirisini ayakta alkışlayanlar, 367 saçmalığına kılıf uydurmak için onurlarını pazarlayanlar, 411 oyla Meclis'ten geçmiş bir maddeyi var gücüyle dinamitleyenler,
Ergenekon davasını sulandırmak için yargıya ve siyasete baskı yapanlar... Hepsi de bu ülkede yaşandı. Darbecilik askerin tek başına yaptığı bir suç değil ki!
Öyle geriye gitmeye gerek yok! Son andıç çalışmasında neler yazıldığına bakın, yeter. Oradaki bazı planlar zaten devreye girmiş de sanki bizim haberimiz yokmuş... Ne deniyordu Kıdemli Kurmay
Albay Dursun Çiçek imzalı planda? Ergenekon zanlısı askerler için 'Söz konusu TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin mücadele ettikleri için üzerlerine
iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacak...'
Ermenistan ve
Yunanistan konularında muazzam (!) analizler yapanlar 'yazılı ve görsel medyada sürekli bu konulara yer verilmesi' gerektiğini savunuyor ve ekliyor: '
Milliyetçi partilerin bu konuda tabanı genişletilmeli. AKP kamuoyunda zora düşmeli.' Bu satırları okuduğunuzda '
Allah Allah! Demek ki bu ülkedeki milliyetçi duyguları istismar edenler de Azerbaycan'ı
Türkiye'ye düşman etmek için çırpınanlar da 'Eylem planı'nın güdümündeymiş demiyor musunuz?
Örnekleri çoğaltmaya gerek yok. Bu korkunç planı bir kenara kaydedin; bir de dönün medya üzerinden yürütülen propagandaya bakın. Manzara o zaman çıkar ortaya. Maalesef bu ülkenin bazı aydınları (özellikle medyada, yargıda, siyasette)
psikolojik harbin
gönüllü eylemcisi olmaya zaten can atıyor. Farkında olmadıkları bir şey var: Türkiye, eski Türkiye değil! Kamuoyunu yalanlarla aldatmak, onları siyasi hedefler doğrultusunda
koyun gibi gütmek artık mümkün değil! İşte
sivil bilinç diye buna derler! Bunu içine sindiremeyenler yanlış yolda yürüyor...