Sınıftasınız; öğretmen kapıyı açıp içeri giriyor, çantasını masaya bırakıyor ve mütebessim bir çehreyle diyor ki,-Çocuklar, bugün eğitimde en etkili metodlardan birini uygulayacağız ve şöyle yapacağız; dersi ben anlatmayacağım. Peki ne yapacağız? Dersi siz anlatacaksınız!
Soru şöyle: Bu öğretmen aslında ne demek istiyor?
Cevap: "Bugünkü derse hazırlanamadım çocuklar, idare edeceğiz!"
Şablon kısaca böyle; şimdi, öğretmenin ne söylediği ile parantez içinde aslında ne söylemek istediğine dair bazı örnekler vereceğim sizlere:
-Çıkarın kâğıtları,
imtihan var (Derse hazırlanamadım!)
-Formülün isbatı ile
vakit kaybetmeye gerek yok (İsbatını bilmiyorum!)
-Sana nasıl hitab etmemi istersin (Tüh, adını unuttum yine!)
-Bu deneyde önemli olan sonuç değil, yapılan işlemin kendisidir (Yahu bir yerde yanlış yaptım ben ama nerede?)
-Bu konuda bilim otoriteleri şöyle söylüyor (Benim fikrime göre!)
-Güzeel, şimdi bu soruyu başka türlü nasıl ifade edebileceğini görelim;
evet, seni dinliyoruz
genç adam? (Cevabı bilmiyorum; düşünmem için biraz zaman ver bana!)
-Hmm, çok güzel bir noktaya temas etti arkadaşınız! (İmdaat, bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorum!)
-Çocuklar imtihan kâğıtlarınızı okudum; gözlerime inanamadım. Arada tek tük bir şeyler vardı ama size kıyamadım; yeniden soru hazırlama zahmetini göze alarak bu sınavı geçersiz sayıyorum; haydi yine iyisiniz! (
Sınav kâğıtlarını kaybettim be!)
-Bu pasajdan çıkaracağımız anlam çok açık ama aynı oranda çok önemlidir arkadaşlar (Ne anlama geldiğini ben de bilmiyorum ama sınavda soracağım garantidir!)
-Şaşıracaksınız ama bu sınavda deftere kitaba bakmanızı serbest bırakıyorum (Yaktım çıranızı keratalar; ağzınızla kuş tutsanız da çaktıracağım sizleri!)
...
Malum, okuyucular arasında öğretmen az, öğrenci çoktur. Hayli zaman
öğretmenlik, hocalık yapmış biri olarak mesleki sırlarımızı fâş eden bu bilgileri, öğrencilerin okumamasını
tercih ederdim ama bu raddeden sonra yapacak bir şey yok.
İtiraf ediyorum; yukardakilere benzer çok numara çekmişimdir öğrencilerime. Affetsinler!
Şimdi yine çuvaldızı ele alıyor ve biz öğretmen-hoca takımının beylik lâflarından derlenmiş "inciler"den bir buket takdim ediyorum:
-Eveet, daha önce söylediğim gibi...
-Herkesin ne yaptığı beni ilgilendirmiyor; sadece senin şu anda ne yaptığın ilgilendiriyor!
-Bilmiyorum bir
cevap değildir evladım.
-Getirmeyin beni oraya; arkadakiler, size söylüyorum, aloo!
...
Öğretmenleri epey hırpaladık; sıra velilerde; elimdeki kitapta anne-
babalara ve öğretmenlere sorulmak için hazırlanmış muzip sorular da var; işte birkaç demet de onlardan:
-Cumartesi ve
pazartesi günlerinin niçin kendilerine mahsus bir ismi yoktur; gün isimlerini koyanlar lâf kıtlığı mı çekmişlerdir?
-Çimlere basmayınız levhası, çimlere basılmadan çimlerin ortasına nasıl çakılmış olabilir?
-Roma rakamıyla sıfır nasıl yazılır?
-Uçaklarda koltukların altına niçin
paraşüt yerine can yeleği konulur?
-Zebraların derisindeki çizgiler ne renktir;
siyah mı, beyaz mı?
-Kar makinesinin şoförü, sabah işine nasıl gider?
-Niçin her
sabun ille de beyaz köpürüyor?
-Yeni Zelanda'yı biliyoruz; eski Zelanda neresi peki?
-Tarzan'ın niçin sakalı yoktur?
-Eğer onları vurup avlayamıyorsak, "
Turist mevsimi"nden bahsetmenin gereği nedir?
...
Şimdi sıra size geldi sevgili öğrenciler; hazır mısınız? İşte en "baba" öğrenci mazeretleri:
-Uyanmak için cep telefonumu kurmuştum; gece şarjı bitmiş!
-Hesap makinem güneş enerjisiyle çalışıyor; geçen hafta hava hep kapalı olduğu için ödevimi yapamadım öğretmenim!
-Bir insan yapmadığı bir şeyden sorumlu tutulup azarlanabilir mi öğretmenim?
-Size karşı hep dürüst oldum ve hep doğruyu söyledim. Bugün yine doğruyu söyleyeceğim. Hiç bir mazeretim yok ve ödevimi yapmadım. Size değişik yalanlar söyleyebilecek iken doğruyu söylediğim için beni cezalandırmayacağınıza güvenebilir miyim?
...
Yukarda okuduklarınız bir öğrenci tarafından yazılmış bir kitaptan alınmıştır. Bu öğrenci,
İzmir Karşıyaka Özel
Yamanlar Koleji'nin müdürü ve matematik öğretmeni Şakir Ural'dır (ki vaktiyle hepimiz gibi o da bir öğrenci idi).
Şakir Ural, o bizim bildiğimiz 'âbus'ül vech, kerih'ül menzâr' okul müdürlerine benzemiyor; zaten öyle olsaydı, öğrencileri nazarında karizmayı çizdirmek riskini göze alıp "Aman Öğretmen Duymasın!" başlığıyla öğretmen ve öğrenci psikolojisinin öteki yüzünü gösteren şakacı ve çok eğenceli bir kitap yazmaya kalkışmaz; bunu yapsa bile yayınlanmasına rıza göstermezdi.
"Aman Öğretmen Duymasın!", Timaş Gençlik Kulübü yayınları arasında 2006 yılında yayınlandı; kitapta
komik test soruları, doğru imlâ hakkında eğlenceli bir
kılavuz, okula ve hayata dair pek dile getirilmeyen düşünceler,
hapishane ile okul hayatı arasındaki benzerlikler gibi birbirinden
tatlı konular da yer alıyor.
İşte onlardan bir kaç tadımlık:
-Tıkanan trafikte öteki şerit, daima daha hızlı ilerler!
-Sürüden ayrılanı kurt kapar, ayrılmayanı ise kasap!
-Her mesele hakkında tereddüd edenler, neticede bir şekilde haklı çıkarlar.
-Hiç kimsenin senden üstün olmadığını, üstün insan olduğunda anlarsın!
-Bir berbere asla, "saçım uzamış mı" diye sormayınız!