Amerikalı ünlü komedyen Steve Martin'in başrolünde oynadığı Pembe
Panter 2 filmi hakkında soru soran bir gazeteciye, "Bu rolü Peter Sellers yarattı; ben onu bu rolün yazarı olarak görüyorum. O Clouseau karakterini yazan bir William
Shakespeare" demiş."Nereden icab etti bu mevzu?" diyeceksiniz; anlatayım!
Sabah bizim gazeteyi açtım; "
Kadir Gecesi'nde camidekiler sık sık 'Allahuekber' ve 'Estağfurullah' dedi" başlıklı bir haber.
Siz olsanız devamını okumaz mısınız? 2002 yılında
Kayseri Melikgazi Müftülüğü'nde bir memur, yetkisini aşarak fazladan adam çalıştırdığı gerekçesiyle
müftü aleyhinde bir şikâyet dilekçesi yazıyor. Melikgazi Kaymakamlığı da
soruşturma açılmasına karar veriyor ve bu arada nasıl oluyorsa oluyor Kayseri İl
Jandarma Komutanlığı, Melikgazi Müftüsü'nü takibe alıyor. Melikgazi, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı iki büyük merkez ilçeden biri; öteki
Kocasinan. Jandarma'nın "kırsal" alanda faaliyet gösterdiğini öğrenmiştik vaktiyle fakültede fakat demek ki yanlış öğrenmişim. Uzatmayalım, 1
Aralık 2002 tarihli Jandarma istihbarat
raporunda (görüntüsü de varmış) anlatılıyor yukardaki Kadir Gecesi ayrıntıları!..
Şimdi Steve Martin'e, onun yeniden canlandırdığı Müfettiş Clouseau karakterine, o rolü daha önce Pembe Panter filmlerinde oynayarak seyirciyi oturduğu yerden yere düşürecek kertede güldüren Peter Sellers'e ve nihayet
Fransız komedi sinemasının unutulmaz jönü Louis De Funes'e gelebiliriz efendim.
Şöyle gözlerimi kapatıp da o Kadir Gecesi'nde Hunat
Camii'nde olup bitenleri düşünüyorum; (bu arada, Kadir Geceleri'nin niçin her yıl
Ramazan ayının 27'sine denk düşürüldüğü hakkında yeni bir soruşturma açılması isabetli olacaktır... Kezâ el atılmışken, her yıl hac mevsiminin Kurban Bayramı'na rastlatılması da câlib-i dikkat bir keyfiyettir; şöyle etraflı bir rapor şâhâne olur, eğleniriz!)
Cemaat, Müftü'nün sözleri üzerine sık sık
tekbir getirip günahlarına
tevbe istiğfar ederken camiin bir köşesinde harıl harıl not tutmakta olan o müthiş istihbarat elemanını gözümde canlandırmaya çalışıyorum; Evvela Peter Sellers, sonra onun yerini bazen Steve Martin alıyor; beğenmiyor bu defa Louis De Funes'i harıl harıl bir kuytu köşede not tutarken düşünüyorum. En iyisi o galiba... Fakat eskilerin komedyeni Fernandel de bu rolün üstesinden gelebilir pekâlâ... Peki Jerry Lewis'e ne demeli?..
Asker tarzı kısa kesim tıraşı ile toprağı bol olasıcanın cami direklerinden birinin ardına gizlenerek...
Tam o esnada sinemamızın
yerli karakterlerine haksızlık ettiğimi fark edip kendimi ayıpladım. Rahmetli Vahi Öz desem... gitmez, fakat Şener Şen'e böyle bir rol yazılsa,
üstad ortalığı kırıp geçirmez mi (
Yavuz Turgul bu meseleyi ciddiyetle düşünmelidir meselâ!). Çıkış yıllarındaki
Kemal Sunal'ın o müthiş oyunculuğunu da unutmayalım; yenilerden
Şafak Sezer,
Peker Açıkalın, hatta siyasi mevzulardan pek hazzetmeyen
Cem Yılmaz şu bizim acar ve acemi istihbaratçıyı oynasa gişe rekorlarını paramparça etmez mi?
Ederler, niçin meseleye "ferah" duruyorlar bilmem. Buradan Türk sinemasına ve mizah yayıncılığına omuz veren bilumum sanat erbabına açık çağrıda bulunuyorum; farkındayım, ekseriyet itibariyle "hükümete
çakmak" diye özetlenebilecek bir "ontik" duruş sergilemekteler fakat bu kadar hüner ve iyiniyetle kesilmiş "muz orta"ları, bırakınız ıskalamayı, düpedüz görmezden gelerek kesinlikle mesleğe
ihanet ediyorlar. Adı -
mahkeme kararıyla ve hukuk allâmelerinin icmâıyla- üzerimize lâzım olmayan fakat yine de herkesin bal gibi bildiği ve kullandığı isimle yâd olunan dâvânın
iddianame ve eklerinde, Türk milletini hilâfsız bir asır gülmekten (ve hazin hazin ağlamaktan) yere yatıracak derecede zengin malzeme bekleyip durmaktadır fakat bu saygıdeğer abilerimiz şu esnalarda gülmekten ziyade olup bitenlerden ağlamaklı bir ruh haline büründüklerinden olsa gerek...