Bir adım daha: Ağar yargılanıyor…
14
Şubat 2008…
"
Danıştay 1. Dairesi,
Mehmet Ağar'ın suç işlemek amacıyla
örgüt kurma suçundan '
Susurluk Davası' kapsamında yargılanmasına karar verdi..."
9 Şubat 2009…
Mehmet Ağar'ın, Susurluk
davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "Cürüm işlemek için
silahlı teşekkül oluşturduğu" gerekçesiyle yargılandığı davanın ilk celsesi
Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Türkiye yol alıyor.
Ergenekon'dan Susurluk'a bağlanan köprülerin sayısı artıyor ve artacak…
Mehmet Ağar sadece DYP'nin, ardından DP'nin liderliğini yapmış siyasetçi, eski bir
bakan değildir; aynı zamanda Türkiye'nin en karanlık döneminin, "Susurluk Skandalı"nın en önde gelen, en çok anılan, en çok konuşulan ismidir.
Ağar'ın hakkında 1993-1996 dönemiyle ilişkili olarak, "cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek, gıyabi
tutuklu sanık Abdullah Çatlı'nın saklı bulunduğu yeri bildiği halde yetkili mercilere haber vermemek ve gizlenmesine
yardım etmek, yasalara aykırı olarak Abdullah Çatlı ve
Yaşar Öz'e silah
taşıma izin belgesi vermek suretiyle görevi kötüye kullanmak, yasalara aykırı olarak Abdullah Çatlı ve Yaşar Öz'e hususi damgalı (yeşil) pasaport verilmesini sağlamak suretiyle görevi kötüye kullanmak" gibi suçlamalar vardı.
Bir dönem
dokunulmazlıktan istifade etmişti…
Bu dokunulmazlık Ağar'la birlikte Susurluk'a da bir tür üstü örtülülük getirmişti.
Askerin sıkı sıkıya kilitlediği
JİTEM kutusunun ardından, diğer önemli kapı da kapanmıştı.
Öylesine ki Ağar kimi suçlulara İsrail'den gelen suikast silahlarının kendi imzasıyla verilmesini "doğrudur v
e devlet sırrıdır" diyerek yanıtlayacak resmi cesareti kendisinde bulmuş ve bu cesaret Susurluk suçlularına, Susurluk'un arkasında duran yapılara sirayet etmişti…
Dokunulmazlıkların bir sonu ve bir sınırı oluyor.
Ağar 22 Temmuz seçimlerinde parlamento dışı kaldı.
Bunun üzerine
İçişleri Bakanlığı Ağar'ın
dosyasını Danıştay'a yolladı.
Danıştay ise Ağar'ın, "cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek" suçu yönünden lüzum-i muhakemesine ve eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nın "suç işlemek için örgüt kurmak" başlıklı 220. maddesi gereğince yargılanmasına karar verdi.
Şimdi yargılama süreci başladı…
Bu, önemli bir gelişmedir…
Söz konusu olan sadece "geçmiş"e yönelik bir dosya değildir.
Evet, belki, işin ucu, karanlıkta ve yaptırımsız kalmış Susurluk'la ilgilidir.
Ancak Susurluk dediğimiz şey, devletin kimi yapı ve görevlilerinin gayri meşru
araç, yöntem ve politikalarla "tehlikeli görülen"le keyfi bir şekilde ve
imha ederek "mücadele ettiği" bir yapının ta kendisidir.
Bu yapı daha geniş bir perspektifte baktığınız zaman "
derin devlet ya da
Gladyo" olarak tanımlanan asli kaynaklara işaret eder.
Derin Devlet, Gladyo, Ergenekon…
Ağar'a yönelik kararın bir diğer önemli tarafı da, her geçen gün her yeni adımla "resmi destekli ya da resmi suç mekanizmaları"nın bir çorap söküğü gibi saçılması, bu saçılmanın derinliğine gönderme yapmasıdır.
Bu saçılma Ağar'dan
Veli Küçük'e uzanan bir çizgide aktörleriyle ve tarihsel açıdan dev ve anlamlı bir daire oluşturmaktadır.
Danıştay Davası,
Dink Davası, Ergenekon Operasyonu,
Malatya vahşeti,
rahip saldırıları,
Şemdinli,
Sarıkız,
Ayışığı…
Her bir olay, her bir dava ayrı adli dosya ve hukuk süreci oluştursa da, bunların tümü arasında bağlar kimi isimler kimi suç delilleri ve niyetler açısından iyice ortadadır...
Muhtemelen bu işin arkası da gelecek…
Temizlik ve derinlik ilişkisi ne olacak bilmeyiz, ama en azından bu
mağdur ve kurbanların içleri ve ruhları rahat edecek…
Bu rahatlık aslında
temizliktir…
Ergenekon'dan Susurluk'a bağlanan köprülerin sayısı artıyor ve artacak…
Yeter ki engeller çıkmasın…
Tolon'unki gibi durumlar kafaları karıştırıp, suları bulandırmasın…