HECE HECE ÇİZGİMİZ

Cedlerimizin atlarını Tuna'dan suladığı günler geride kaldı.


Tarihte derin izler bırakmış şanlı bir milletin çocukları olarak, yaşanan her büyük hadiseden sonra, bugünün dünyasındaki eksikliğin bize ait renkler ve çizgiler olduğunu tekrar tekrar hissediyoruz. Dini, milli kültürü, gönül hanesinde şekillenmiş mantığı, muhakemesi, kuvveti, adalet ve hakkaniyeti ile bir kere daha milletimizin dünya sahnesinde yerini alması halinde olabilecek güzellikleri sıralamaya çalışırken bir taraftan da önümüzdeki engeller mesuliyetin ağırlığını ince ince hissettiriyor. Cedlerimizin atlarını Tuna'dan suladığı günler geride kaldı. Bir mektupla Fransa Kralı'nın serbest kalmasını sağlayan iktidar günleri tarihin sayfalarını şenlendiriyor; -kayda geçirilebildiği kadarıyla- nereden geldiğimizi göstererek gideceğimiz istikamete ışık tutma vazifesini yapıyor. Aynı tarih Tuna'dan geri dönüşün akıbetini de anlatıyor acı acı... Avrupa'dan, Amerika'dan gelen mektup ve telefonların ülkemizde meydana getirdiği tesirleri, hatırlatıyor ve bugün bile biz tarihin tersine dönmüş yüzünü iliklerimize kadar yaşıyoruz. Ama bu içinde bulunduğumuz günler tarihi akışın yeni bir oluşuma doğru gittiğini de gösteriyor. Yarının yeni bir gün olması için yapabileceğimiz çok şey olduğunu hissettiriyor bize. Savaşlar ve menfi propagandalarla oluşmuş asırlık önyargıların yıkılıp, tüm insanlığı kuşatan "Yaradan'dan ötürü" bir sevgi medeniyeti kurma imkanını... Yeni Ümit dergisi yaklaşık on beş sene önce tarihi devr-i daimlerin bizleri getirdiği noktaya dikkatlerimizi çekerek "Kendi çizgimize doğru" demiş ve çizgimizi bulabilmek için el atılması gereken "olmazsa olmaz" konulara dikkatlerimizi çekmişti. Bu ay da Sızıntı dergisi katıldı aynı kervana. "Kendi çizgimizi heceleme yolunda" bulunan engellere dikkatlerimizi çekti. Sızıntı'nın başyazısında işlenen konuları okuduktan sonra Viyana'da bulunan Arsenal Savaş Müzesi'ni gezdik. 1683 senesinde askerimizin ric'atini gösteren resimlerden başlayıp 2. Dünya Savaşı'nın milyonları kahreden ölümcül silahlarına kadar, tarihin önümüze serdiği harp silah araçları üzerinden, tarihin akışını canlandırmaya çalıştık zihnimizde. Ardından sokaklarda bugünün Viyana'sına nazarlarımızı atfettik. "Kendi çizgimizi heceleme yolunda" önümüzü kesmek için var gücüyle çalışan içimizdeki gulyabaniler aşılabilirse yepyeni bir dünyada çok özel bir yere sahip olabilmek için birçok sebep görünüyordu. Tarihten aldığı ibretle, ileriye bakan "Yeni insan"ın, mamurelere ruh üfleyerek, harabeleri de taş taş imar ederek inşa edeceği yepyeni bir dünya tülleniyordu uzaklarda. O dünyada, gönül bir ehadiyet otağı gibiydi. Kalp beş duyu ve latifeler kanalıyla temin ettiği malumatı yoğurup bir ruznameye çevirerek arza çıkıyor; mantık ve muhakeme, gönül ışığının gösterdiği sınırsız bir dünyaya bakarak harıl harıl çalışıyordu. Bu tatlı hayal ve öngörü olmaktan çıkıp, ucunu göstermeye başlamış olan yakın gelecekle aramıza giren dikenler "Çizgimizi heceleme yolunda" yazısının hatırlattığı sapı bizden kazma ve küreklerden ibaretti. Elbette ki, kazmanın da küreğin de işe yarayacağı sayısız yerler vardır. İmar başlayıp, kuruluş heyecanı her tarafı sarsın...
<< Önceki Haber HECE HECE ÇİZGİMİZ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER