Rusya, İkinci Cihan Savaşı’nda
Berlin’e girerek (1945)
Almanya’ya galip gelmesinin 64. yılını,
Moskova’da
Kremlin Sarayı önünde 9.000 asker, süper füzeler, korkunç tanklar ve 100’e yakın yepyeni
model uçak geçirerek karadan ve havadan kutladı. Dünya, televizyondan seyretti. Bir şenlikten çok, tehditkâr bir gösteriye benziyordu. Yer gök inledi. Birilerine ben de varım! demek istiyordu.
Zira
Amerika,
Avrupa Birliği ve
Türkiye, yanlarına
Azerbaycan,
Gürcistan,
Mısır’ı alarak Prag’da toplandılar. Orta
Asya gazının Avrupa’ya Türkiye üzerinden geçirilerek tevziini kararlaştırdılar.
Kazakistan,
Türkmenistan,
Özbekistan kardeşlerimiz, toplantıya katıldı. Rusya’yı gücendirmemek için karara
imza atmadı. Türkiye bu projeden muazzam kâr ve stratejik prestij sağlayacak. Prag’da bizi cumhurbaşkanımız
Abdullah Gül temsil etti.
Rusya, gazı kendi topraklarından geçirerek Avrupa’yı bağlamak, aynı zamanda büyük kâr sağlayarak
ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek istiyor.
Sonra ne yapacak? Zaten G-8 üyesi olan Rusya, ekonomik bakımdan kalkınınca, Kremlin meydanlarında kazaska oynayarak askerî gücünü de gösterecek ve
AB üyeliği isteyecek. AB’nin güçlü üyesi olacak. 64 yıl önce savaşta yendiği Almanya’yı bu defa Avrupa’da 1. mevkiden indirip 2. mevkie razı edecek.
Rusya’nın sosyal ve politik yapısı AB üyeliğine henüz yeterli değil. Ancak Batı kültürünün kudretli temsilcisidir. Hem edebiyatta, hem musikide, hem müspet ilimlerde... Eksiğini böyle telâfi edecek. Bana göre
Fransa, AB üyeliğinde Rusya’yı destekleyecek (de Gaulle, Avrupa’nın
doğu sınırını Ural Dağları olarak
tarif etmişti ki Avrupa Rusya’sının tamamını içerir). Birleşik Amerika’ya gelince,
İngiltere,
İtalya,
İspanya,
Hollanda, eski Sovyet cumhuriyet ve peyklerini herhalde Almanya’yı yanına alarak, Rusya’yı geciktirmek ve şartlara bağlamak politikası izleyecek. Yarın bu politikanın Asya tarafını sunacağım.
Dünya yeni dengeler kurmak peşinde iken, biz böyle bir dünyanın neresindeyiz? sorusunun, dosdoğru cevabını bulmuş değiliz, bocalıyoruz...