Bir tarafta
Osman Can öteki tarafta
Sabih Kanadoğlu.
Balçiçek Pamir’in Habertür ’teki programında o karşılaşmadan daha iyi hiçbir şey anlatmıyor durumu.
Bir tarafta
genç yakışıklı, entelektüel bir adam hemen karşısında asık suratlı bir hâkim bey.
Biri hukuk felsefesi üzerine kafa yormuş, öteki hukuki
kumpas.
Biri yeni Türkiye’yi, öteki eski Türkiye’yi temsil ediyor.
Peki, kim kazanacak bu kavgayı?
Sabih Kanadoğlu mu?
Demek ki siz hiç
roman okumamış, siz hiç film seyretmemişsiniz.
O halde azıcık geri saralım.
Bundan 13 yıl önceyi hatırlayın.
Susurluk skandalını soruşturan
Meclis Komisyonu, General
Veli Küçük ve
MİT Müsteşarı Or
general Teoman Koman’ı ifadeye çağırmış ve onlar da açıklama bile yapmadan ifadeye gitmemişlerdi.
O gün Komanlar, Küçükler Meclis’i kaale bile almayınca ortalık birbirine girmemiş, hükümet sessiz kalmış, medya bunun üzerine gitmemiş, kimse sokağa çıkmamıştı.
5 yıl önce. Yine genç bir savcı bir kitabevine
bomba atan astsubaylara “iyi çocuktur” diyen bir komutanın adını iddianamesine yazdı diye meslekten
ihraç edildi.
Hükümet iktidarını sürdürmek için o savcının
kurban edilmesine sessiz kaldı.
Ve bugün. Erzurum’da 1971 doğumlu bir savcı
Erzincan’daki 3.
Ordu Komutanı’nı ifadeye çağırıyor. Hem de ayağına. Hem de gelmeyince bir defa daha. Artık
yaşlı yargıçların işi o kadar kolay değil. Ordu Komutanı’nı ifade vermekten kurtarmak için koskoca yargıçlar yasaları ihlal etmek, kendi itibarlarını ayaklar altına almak zorunda kalıyor.
Yapıyorlar da.
Ama uzun sakallarını, kafalarındaki sarıkları ve cüppelerini bize gösterme pahasına.
Şimdi seçiminizi yapın yeniden: hangi ülkede yaşamak istiyorsunuz?
Yargıç kürsüsünde Osman Can’ın oturduğu ülkede mi Kanadoğlu’nun oturduğu ülkede mi?
Kemalist Mollalar rejiminde mi, demokraside mi?
***
Sizi hizaya çeken bir Vladimir Vukcevic gelir
Yunus Emre’nin el yazması divanı asırlar sonra bir ortodoks
Sünni olan Molla
Kasım’ın eline geçer. Molla Kasım oturur bir ırmağın kenarına divandan beğenmediği sayfaları yırtıp suya atmaya başlar. Sonra bir sayfaya gelir. Şöyle yazmaktadır: Aşık Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme, seni hizaya çeken bir Molla Kasım gelir. Molla Kasım yaptığından pişman olup sayfaları geri toplamak için dereye atlar, akıntıya kapılır ve...
Dün
YARSAV, Erzincan Başsavcısı’nın gözaltına alınmasına karşı yayımladığı bildiride “
Sırbistan gibi oluyoruz” dedi. Peki, Sırbistan’da ne olmuştu? Yeni
yönetim elini kana bulamış eski rejimin kalıntılarını temizlemek için yargıda da geniş çaplı bir temizliğe gitmişti. Bununla da yetinmemiş. Geniş yetkilerle donatılmış bir
Savaş Suçları
Savcılığı kurmuş. Başına da Meclis tarafından atanan savcı Vladimir Vukcevic’i getirmişti, Vukcevic Hırvat ve Boşnaklara karşı suç işleyen aralarında generallerin de olduğu yüzlerce kişi hakkında iddianameler hazırladı. Anlaşılan ‘YARSAV’ın ulusalcılığı’ ile Sırbistan’da “iç işlerimize karıştırmayız” diyerek savaş suçlularını savunan
Sırp milliyetçiliği arasındaki mesafeler kaybolmuş.