Herkes şanına yakışanı yapar


M. Fethullah Gülen Hocaefendi İzmir-Bornova’da vaizken, Cuma vaazından başka akşam-yatsı arasında uzun gecelerde iki vaktin arasını biraz açar, kısa gecelerde ise yatsından sonra soru-cevaplara başlardı. Herkes istediği soruları sorar, Hocaefendi de hepsine cevap verirdi. Bilhassa Ege Üniversitesi öğrencileri için, çok doyurucu çok faydalı olurdu. Bu hususta kendisi de şöyle diyor: “Akşamları camide tertip ettiğimiz sorulu-cevaplı sohbetlerde niyetimiz. Müslümanların itikad ve amelle alâkalı sorularına bilebildiğimiz kadarıyla cevap vermektir. (…)  Keşke bütün vazifemiz bu olsa, her zaman  halkla beraber olsak ve bu vazifede bize düşen işi tam yapabilsek… Evet, biz bize düşeni yapabilsek. Zaten insanın şu imtihan dünyasına gönderilmesindeki asıl hikmet ve sır da budur. Bu kainatı kuran, bu düzende her gün ayrı ayrı şeyleri insanlara gösteren, farklı âlemleri  bir şeride takıp halkın nazarına arz eden Allah, herkese bir vazife takdir etmiştir. Öyle ise herkes, kendi çapında, kendisine yüklenen vazifeyi yapmak ve kendisinden istenenleri yerine getirmelidir.


“Babamın ölüm döşeğinde iken Mevlana’dan naklettiği bir vak’ayı size arzetmek istiyorum: Gazneli Mahmud döneminde bir eşkıya çetesi türemiş. Bütün muhafızlar ve zamanın Emniyet Teşkilatı ne yaptıysa bunları bir türlü ele geçirememiş. Neticede pek çok işini bizzat kendisi yapan Gazneli Mahmud, kendisi devreye girmeye karar vermiş ve tebdil-i kıyafetle bir şekilde bu haydutların arasına girmiş. Sonra bir gün, büyük bir soygun için plan yapmak üzere bir araya gelir bu çete… Herkes kendi hünerlerini anlatır. Biri, düz kale duvarına bir anda çıkabileceğini, diğeri koku alma duyusunun çok gelişmiş olduğunu, içinde ne varsa, onun kokusunu alabileceğini söylerken, bir başkası da her kapıyı açabileceğini söyler. Herkes kabiliyetlerini söyledikten sonra sıra Gazneli Mahmud’a gelir ve kendisinin ve hüneri olduğu sorulur. O da, benim hünerim sakaldadır; suçlu, celladın elinde bile olsa bir kez oynadığım zaman sakalımla kurtarırım onu.’  der. “Plân yapılır ve ertesi gün çok büyük bir soygun olur. Bunu müteakip Sultan Mahmud, isimlerinden oturdukları adreslere kadar hırsızlar hakkındaki bütün ayrıntıları muhafızlara verir ve hepsinin huzura getirilmesini ister. Bir müddet sonra bütün çete huzurunda hazırdır. Bir anda onu karşılarında görünce şaşırırlar ve başları önde, haklarında verilecek hükmü beklemeye dururlar. Gazneli Mahmud, ‘Dün gece hepiniz kendi hünerlerinizi gösterdiniz. Bunlar çok ustacaydı. Şimdi sıra bana geldi, ben de kendi maharetimi göstereceğim.’ der ve merhametini sergilemek için sakalını oynatır. Böylece onlar kendi tavırlarını ortaya koyarken, Sultan da şanına yakışanı yapmış ve bütün suçlular affedip onlara ıslah olma yolunu açmıştır.”


“Biz de bu dünyada üzerimize düşen rolü oynayacak ve ötede Cenab-ı Hak da adâlet ve rahmetiyle tecelli edecektir ki, biz de onu bekliyoruz. Evet rahmetiyle hakkımızda iyi takdirlerde bulunmasını bizi hoşnut ve râzı edecek hükümler vermesini umuyoruz.”


“İnsan bir hayrı elde etmek için beklediği ve o hayrın yolunda olduğu müddetçe, hayır işliyor, sevap kazanıyor gibi olur. Namaz, insana sevap kazandırdığı gibi, namaz için abdest alma, hatta bazen çok meşakkat zorluklarla abdest alma da insana ayrıca sevap kazandırır. Haddi zatında bu abdest, sırf namaz kılmak için alınmıştır. Mesude gidip, namaz kılmak ibadet olduğu gibi, dinimiz mescidin yolunda atılan adımları dahi ibadet saymıştır. Demek ki, mukaddes işler istikametinde alınan solukları, verilen nefesleri, atılan adımları Allah (c.c.)  ibadet olarak kabul etmektedir.”  (M. Fethullah Gülen, Sohbet Atmosferi) Büyüğümüzün dediği gibi üzerimize düşeni ihlas ve samimiyetle yerine getirmeye çalışalım. Bizim en büyük vazife ve işimiz budur. Öyleyse biz sadece işimize kilitlenip vazifemize bakalım.  


<< Önceki Haber Herkes şanına yakışanı yapar Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER