“Ankara kaynıyor… hem de fokur fokur ! “ Uzun
süredir uğramadığım kafeden çıkarken eski üst düzey bir bürokrat kolumu
tutarken kulağıma bazı şeyler söyleyiverdi. “Hayırdır?” dememe kalamadan
“Vaktin var mı ?” diye ekledi... Olmaz mıydı, bir defa içime bir kurt
düşürmüştü.
Ankara’da son yıllarda ve özellikle son bir yıl içinde hiçbir şeyin iyi gitmediğini elbette biliyordum. Bu nedenle başkentte gidişlerimi de sıklaştırmıştım. Her defasında “Yok yahu !” dedirtecek bilgilerle dönüyordum. Bu defa ise başkentte gitmeme gerek kalmadı, haber tam anlamıyla ayağıma gelmişti. Kurt bürokrat AKP iktidarını ilk yıllarda desteklemiş ancak daha sonra ciddi mesafe koymuştu araya. Kafeye tekrar giriş yaptıktan ve gözlerden uzak bir köşeye çekildikten sonra yine sözü o aldı “işler iyi gitmiyor” dedi.
Cebinden çıkardığı not kağıtlarında ilginç ayrıntılar vardı! Son yapılan anketlere göre AKP yüzde 30 bandının altına düşmüştü bile! “Bunu bilmeyen yok ki “ dedim ama o konuşmasını sürdürdü. Doların sözde düşüşü asgari ücret artışı, memur ve emeklilere verilen zamların AKP’nin düşen oylarını ancak 1.5 puan attırmış. Şimdi Saray bölge bölge seçim anketleri yaptırıyormuş, her birisinin başını ada eski bir milletvekili konulmuş. Yani anlayacağınız 15 günde bir 7 ayrı bölgeden 7 ayrı anket yaptırılıyormuş ve Saray’a arz ediliyormuş. Son anket de 17 Ocak Pazartesi günü sunulmuş. AKP yüzde 29 çıkıyor, ortağı MHP’nin oy oranı ise yüzde 6! “Yüzde 35 bile etmiyor” dediğinde “Peki ne olacak ?” dedim.
“Seçimler ya olağanüstü şartlarda yapılır ya da yapılmaz!” dedi ve açıklamasını sürdürdü: “Bu verilerle hiçbir lider seçime gitmez, yüzde 51 artık imkansız! Bunu en iyi bilen Cumhurbaşkanı! Şimdi Öcalan kartını sürdüler ama bu Türkiye’yi iç savaşa götürür. Bülent Ersoy’a şemsiye tutan subayın görevden alınması, Sezen Aksu’ya reva görülen muamele bilinçli olarak yapılıyor… “ Dayanamayıp yine “Bunu bilmeyen yok ki !” diye karşılık verdiğimde asıl bombayı patlattı!
Üç eşiğin ilki aşıldı
“Seçimler yapılmayacak, bunun içinde ne lazım geliyorsa yapılacak! Türkiye tam kapanacak, sıkıyönetim mi dersin ne dersen de! Bu şekilde karar aldılar…” Yine dayanamadım, “Yok daha neler … Şimdi yapmazlarsa 2023 yapmak zorundalar” dedim. Güldü ve ekledi; “Yahu sen ne diyorsun, kim 2023’ü düşünüyor. Herkes 2022’yi çıkarmanın derdinde! Saray ve çevresi normal bir şekilde iktidardan düşeceklerini bilseler hemen seçim yapacaklar ama biliyorlar gittikten sonra önlerine bir bir yargılama dosyaları gelecek. Bir defa devletin dinamik kadroları artık sürecin değiştiğini çok iyi görüyor. 3 eşik var AKP’nin gitmesi için, birincisi aşıldı; yani ekonomik kriz geldi. Kriz önlenemiyor. Bunu kendileri de kabul ediyor. Hani derler ya ”tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur”. Şimdi tam anlamıyla bu yaşanıyor. İkinci eşik ise toplumsal olaylar, krizin derinleşmesi ile birlikte sokaklar karışır, bu ikinci eşiktir. Üçüncü eşik ise ya diktadır ya da başka bir şey….” Göz göze geldik ve sustuk !
“Dini kullanıyorlar! Ankara’da Melike Hatun Cami imanının sözlerine bak! Hilafet istiyormuş, yukarısının onayı olmadan bu imam nasıl konuşur böyle,” deyince, “hilafet mi yok daha neler?” dediğimde, “Elbette gelmeyeceğini biliyorlar ama amaç hilafeti getirmek değil ki ortalığı karıştırmak, kendi rejimini tahkim etmek. 15 Temmuz bahane edildi Türk Silahlı Kuvvetleri dizayn edildi, yargı dizayn edildi, dahası kendi rejimlerini tahkim ettiler. SADAT’ın, TÜGVA’nın yaptıklarını herkes biliyor! Yükselmek isteyen komutanlar artık Külliyedeki camide cumalarda görünmeye başladılar!” “Ne diyorsun?” dediğimde, “canım vakit namazlarına gelen subaylar var da, henüz generallerden gelen olmadı!” deyip acı acı gülüyor!
Hilafet, TSK, SADAT denkleminde gelip giderken ve şaşırdığımı iyice görünce, “Yahu hilafet niyetini neden acayip karşılıyorsun, eski general Adnan Tanrıverdi Tayyip Erdoğan’ı “Mehdi” görüyor. SADAT’ın kurucusu ve TSK’yı son yıllardır dizayn eden ekibin başında olan Tanrıverdi, Aralık 2019’da başkanı olduğu Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM)’nin İstanbul’da düzenlenen 3. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi’nde şunları dedi: “İslam Birliği olacak mı olacak. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki bizim bir işimiz yok mu, ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte ASSAM bunu yapıyor” dedi. Kuşkusuz Tanrıverdi “Mehdi” tanımlaması ile Erdoğan’ın kast ediyordu. İşin garibi Erdoğan, Tanrıverdi’nin “Mehdi” çıkışına ilişkin hiçbir eleştiride bulunmadı. Sonra elindeki kartı uzattığında eski ve yeni AKP milletvekillerinin Erdoğan’ı nasıl gördüğüne ilişkin sözleri bir defa daha hatırladım :
Fevai Arslan: “Erdoğan Allah’ın tüm vasıflarını üstünde toplayan bir lider.”
Efkan Ala: “Peygamber hata yaptı, biz yapmadık.”
Yasin Aktay: “Erdoğan’ı görünce salavat getiririz.”
Oktay Saral: “Allah, kendisini bizim başımıza nasip ettiği için her gün şükür namazı kılmamız gerekir.”
Murat Yıldırım: “Erdoğan ümmetin lideri.”
Hüseyin Şahin: “Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir.”
Agâh Kafkas: “Başbakan sözü peygamber sünneti.”
2 saati aşan sohbet sonrasında dinlediklerimi hazmetmeye çalışıyordum. Erdoğan, velev ki yapılacaksa seçimler din ve milliyetçilik kartını çok açık oynayacaktı! Kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı ile yetinmeyecek olan Erdoğan’ın kendisini ne ilan ettireceğini zaman içinde öğreneceğiz. AKP’lilerin söylemlerine bakılırsa, halifelik az gelecek Erdoğan’a! Lozan’ın gizli protokolleri, Ayasofya’nın açılması, açacak kişinin Mehdi’nin en büyük yardımcısı olacağı, 2025’te Mehdi’nin ortaya çıkacağı, ondan önce halifeliğin ilan edileceği gibi söylemler AKP’nin siyasal İslamcı kanadını esir almış durumda! Belli mi olur önce halife ilan ederler daha sonra da Mehdi derler. Ne gerek var ikiliğe ! Yaparlar mı, yaparlar ! Bu kafayla ve bu çaresizlikle içinde iken her şeyi yaparlar… Ama şundan eminim cesaret edemeyecekleri tek şey peygamberlik ilanı olur! Yanılıyor muyum?