Roger Garaudy (Roje Garodi, doğ.: 1913) bir
Fransız düşünürü.
Sanat târihi ve târih profesörü ve eserleriyle son derece keskin tartışmalara yol açmış biri. Fransız Komünist Partisi’nde yüksek düzeyde mevkıylere de geçmiş bulunan Garaudy 1968 Çekoslovakya Rezâleti’nden sonra FKP’den ayrılmış ve 1982’de de ihtidâ etmiş, yâni İslâmiyete geçmiş.
Önemli eserlerinden bâzıları “Dieu est mort!” (
Allah öldü!), “Avons-nous besoin de Dieu?” (Allâh’a ihtiyâcımız var mı?), “Le terrorisme occidental” (Batı terrorizmi, “Promesses de l’Islam” (İslâm’ın vaadleri), “Apel aux vivants” (Yaşayanlara
çağrı) ve “Parole d’homme” (İnsan sözü).
Ayrıca “Les Mythes de la politique israéliennes” (İsrâil politikasının efsâneleri) adlı kitabında
Yahudi aleyhdarlığı yapdığı Hitler’in Yahudi soykırımını inkâr etdiği gerekçesiyle bir Fransız mahkemesinin 1998’de verdiği mahkûmiyet karârı 2003’de
AİHM tarafından da oananmışdır.
Yâni “netâmeli” bir yazarla karşı karşıyayız.
İşte Cemâl Aydın bu tehlikeli bölgeye girerek, daha önce de birkaç kere yapdığı üzere Roger Garaudy’nin bir kitabını daha Türkçeye kazandırmış: “İlâhî Mesajlar Toprağı
Filistin” (La Palestine, terre des messages divins, Türk Edebiyâtı Vakfı Yayınları).
500 sayfalık bu kapsamlı araştırmada Filistin’in hem etraflıca bir târihi anlatılıyor hem de bugünki Filistin Sorunu’na sebebiyet veren âmiller ve meselenin hâlihazırdaki durumuna dâir derinlemesine bilgiler veriliyor.
Bu defâ mazlumların penceresinden...
Masamda bir süredir okunma sırasını “sabırla” bekleyen ikinci kitab
Sevan Nişanyan’ın o çok sevdiğim nüktedan, hınzır ve hinoğluhin kaleminden çıkan “
Şirince Meydan Muhârebelerinin Mufassal Târihçesi” (
Everest Yayınları) adlı karamizah şâheseri.
Bilmeyenler için:
Sevan Nişanyan bundan birkaç yıl önce İzmir’in Şirince Köyü’nde turistik faaliyetde bulunmaya karar vererek bâzı tesisler kurmayı planlar. Kitab gerek Türk bürokrasisinin
akıl almaz beceriksizlikleri ve gerekse bir “
Ermeni”ye karşı beslenen tiksinti verici önyargılar yüzünden, üstelik ülkeye çuval dolusu döviz de kazandırabilecek olan bu projenin nasıl engellendiğini ve hâlâ da aynı inadla nasıl bu yolda ısrâr edildiğini anlatıyor. Okurken dudaklarınızda beliren acı tebessüm ise zaman zaman bir “zehr-hande”ye inkılâb ediyor.
Sâdece başlıkda kullanlan “mufassal târihçe” ifâdesi bile bir oksimoron olarak Nişanyan’ın usta ve kıvrak kalemi hakkında fikir veriyor ama hikâyeyi bitirdikden sonra kendi kendinize sormakdam da imtinâ edemiyorsunuz:
Acabâ
Türkiye zâten başlıbaşına bir oksimoron değil mi?
Bu arada eğer oksimoron kelimesinin ne mânâya geldiğini bilmiyorsanız Büyük Türk Mütefekkiri
Yağmur Atsız’ın eski yazılarını tarayabilirsiniz. Onlardan birinde nasıl olsa îzâh etmişdir. Bilgiçlik taslamasa çatlar çünki, bilirim.
NOT: Kadîm arkadaşım MEHMET ALİ BİRAND’ın ciddî bir rahatsızlık geçirdiğini teessürle öğrendim. Allahdan âilesi ameliyatın başarılı geçdiğini bildirdi ve beni ferahlatdı. Mehmet Ali’ye âcil şifâlar dilerim. Y.A.