Müslüman dünyası mezhepçilikten çok çekti.
İslam tarihinin en kanlı kardeş kavgaları mezhep fanatizmi yüzünden yaşandı. Ne yazık ki ABD’nin
Irak’tan geri çekilmesinden sonra tüm bölgede yükselen en büyük risk kanlı mezhep çatışmalarına geri dönülmesidir. Çünkü bölgeyi diledikleri gibi
kontrol edemeyen bazı Batılı güçler mezheplerarası rekabetten medet umarken, bazı Müslüman unsurlar da ya bu oyuna gelmekte, ya da güç dengelerinde kendi mezhebi lehine fırsatlar görebilmektedir. Ancak herkes bilmelidir ki mezhep temelli iç savaşlar en kanlı olanlarıdır. Çünkü pek çok örnekte gözlendiği üzere mezhepçiler diğer dinlere gösterdikleri hoşgörüyü diğer mezheplere göstermemektedirler.
İşte, 27
Aralık 2011 gecesi de TRT’de yayınlanan AÇI programında bu ve benzeri görüşleri açıkladım. Açıklamaz olaydım!
Mısır ve Suudi
Arabistan gibi bazı ülkelerde Şiilere ‘sapkın ve dini bozucu’ gözüyle bakıldığını söyledim. Söylemez olaydım!
Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz’e benim Şiilere ‘sapkın’ dediğim aktarılmış. Güya ben Şiiler için ‘dinden çıkmış’ demişim. Bu yanlış anlamalar üzerine Özgündüz de açmış ağzını, yummuş gözünü. Ne yobazlığım kaldı, ne bağnazlığım.
Habertürk Gazetesi’nin Iğdırlı muhabiri haberi hiç bana sorma ihtiyacını duymadan ve benim ağzımdan tırnak içinde “Bir insanın Şii olması Hıristiyan olmasından da kötü” şeklinde vermiş.
Linç edildim
Belli ki ortada büyük bir
kumpas vardı ve Caferiler üzerinden vurulmak isteniyordum. Bunun için de
yılbaşı gecesini seçtiler. Pazar günü akşama kadar e-
posta ve telefonlar yoluyla yemediğim
hakaret kalmadı. Hepsine tek tek
yanıt verdim. İyi niyetli olanlar özür dilediler, helallik istediler. Hızla karşı açıklama yaptım, bana atfedilen sözlerin doğru olmadığını söyledim. Fakat Habertürk ve
Milliyet gibi popüler siteler haberi değiştirmedikleri gibi, benim
Anadolu Ajansı’nca
servis edilen açıklamama yer bile vermediler. Öğleden sonra Özgündüz’ün basın danışmanı
Kasım Alcan aradı. Sözlerimi bahse konu cümlelerimin öncesini dinlemedikleri için yanlış anladıklarını söyleyip, Özgündüz namına benden özür diledi. Fakat olan olmuştu. Yangın dört bir yanı sarmıştı. Kimi beni ‘yezid’ ilan ediyordu, kimi ise haklı olduğumu, Şiilerin gerçekten ‘sapkın’ olduğunu iddia ediyordu. İşte o an 7 gün süren ve 150 kişinin öldüğü, 200’den fazla evin yakıldığı
Maraş Olayları’nda (1978) katledilen Alevileri çok daha iyi anladım. Hakkınızda bir
iftira ortaya atılıyor ve iftira yıldırım hızıyla yayılıyor, masum beyinleri adeta iğfal ediyor. Ve hiç tanımadığınız, ya da iyi tanıdığını sandığınız yüzlerce, binlerce kişi sanki Kerbela’da Yezid’i yakalamışçasına size saldırıyor. Hiçbir şey yapamıyorsunuz, kendinizi savunamıyorsunuz dahi. “O ben değilim” diyemiyorsunuz...
Hedefte Türkiye var
Bu olay mezhepçilik hakkındaki görüşlerimin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ayrıca Irak başta olmak üzere tüm
Ortadoğu için yaptığım “Şimdi en büyük
tehlike mezhepçiliktir” analizimin de ne kadar haklı olduğunu gördüm. En kötüsü ise Türkiye’nin mezhepçilik konusunda Arap ülkelerinden ve
İran’dan daha iyi olduğu yönündeki iyimser yorumlarımı geri alıyorum. Bizzat tecrübe ettim, Türkiye’nin en önemli fay hatlarından biri de mezhep fanatizmidir. İnsanlar düşünmeden, dinlemeden saldırıyorlar.
Son olarak, bizde bu kafa olduktan sonra boşuna İsrail’i veya Batı’yı suçlamayalım. Benim gibi mezhepler konusundaki duruşu son derece net olan ve ömrü hayatı boyunca bırakınız mezhepçilik yapmayı, mezhebini bir tek yerde dahi zikretmeyen birine dahi bu yapılabiliyorsa, ben gerisini düşünemiyorum. Ayrıca yaşadığım bu olayda medyanın mezhepler konusunda zerre hassasiyetinin olmadığını, her türlü manipülasyona açık olduğunu bizzat yaşadım. Bundan dolayı başta Habertürk ve Milliyet olmak üzere, ateşle oynayan ve neyle oynadığını fark etmeyen
gazete sitelerini de kınıyorum. Ve bir
küçük not daha. Bu saldırının İran ve
Suriye dış politikasını eleştirdiğim günlere denk gelmesini de tesadüf olarak görmüyorum.
Tahran şunu bilsin ki, bu tür oyunlar oynayarak sadece düşmanlarınızın ekmeğine yağ sürmektesiniz.