Yıl sonu geliyor diye herkeste bir telâş, bir hareketlilik...
Amerikan TIME dergisi bu yıl da ‘
yılın adamı’ seçimini aksatmadı. İki gün önce ise Cumhurbaşkanlığı’nın yılın sanat ve kültür adamları
ödülleri dağıtıldı. Çeşitli kuruluşlar başka ödüller için sırada...
Ben de yılın son günlerinde bir ödül vermek niyetindeyim; ‘Gönlümün Araştırmacı
Vatandaşlık Ödülü’nü... Sıradan bir vatandaş olacak ödülü kazanacak kişi... Haklarına, hukukuna sahip çıkacak bir vatandaş... Bu uğurda zahmetlere -hatta eziyetlere- katlanacak... Kendi cebinden kitap(lar) yayımlayacak...
Ödül için önereceğiniz bir isim var mı? Benim var: Salman
Yüksel...
Daha henüz ‘
Susurluk Çetesi’ adıyla maruf yapılanma herkesin malumu olmamışken, Sivas’ta
öğretmenlik yapan
Malatya/Hekimhanlı Salman Yüksel kendi hayatında karşılaştığı bir olaydan hareketl
e devlet içinde bir çete yapılanması olduğunu fark ediyor. Bir bakıyor ki, içinde asker, kolluk kuvveti, çeşitli kesimlerden sivillerin bulunduğu bir
örgüt ‘Ali kıran baş kesen’ gibi davranıyor...
“Kim bunlar” sorusundan yola çıkarak araştırmaya başlıyor. Ardından “Bana şahsen zarar veren bu insanlar, başka neler yapmış olabilir?” sorusu geliyor... Bir de şu soru: “Çeteyle ilgili bilgilere nereden ulaşabilirim?”
Okumaya, öğrenmeye,
belge ve bilgi toplamaya, konuya
vakıf olanlarla görüşmeye başlıyor. Tam o sırada ‘Susurluk kazası’ meydana gelmiyor mu? Ardından
gazetelere, televizyonlara yansıyanlar... Salman Yüksel ‘Susurluk’ta ortaya dökülenler ile kendisini çarpan ‘
Ankara çetesi’ arasında doğrudan irtibatları görmeye başlıyor. Vatandaşı tokatlayan adamların çete arkadaşları uyuşturucu kaçakçılığı da yapmışlar... Aaa, o da ne, aynı tipler siyasi suikastlar da düzenlemişler...
Sivas’ta yaşıyor ya,
Madımak Oteli’nin ateşe verilmesi ve 33 canın hayatını kaybetmesi, ardından
Başbağlar köyüne saldırılması olayları üzerine yoğunlaşıyor...
İlk kitabı olan 400 sayfalık ‘Ankara Çetesinin Vatan Kurtarma Operasyonları’nı 434 sayfalık ‘Çetenin Kimliği’ izliyor. Peşine düştüğü örgütün ‘
yerli’ olmadığını, başka ülkelerde değişik adlarla yapılandığını, çetelerin zaman zaman birbirleriyle
dayanışma içerisine girdiklerini keşfetmiştir artık...
Emekli maaşına fenni arıcılıktan kazandıklarını ekleyerek hayatını idame ettiren, hergün çok sayıda gazete ve dergide okuduklarına kitaplarda ve televizyon programlarında karşılaştığı bilgileri de ekleyerek iz süren bir vatandaş o...
“Çetenin güçlü olduğu dönemlerde başına gelmeyen kalmadı” diyeyim de katlandığı eziyetleri zihninizde sizler canlandırın.
Kitaplarına el konuldu. Olur olmaz zamanlarda kendisini toplayıp götürdüler,
gözaltılar yaşadı. Akıl hastanesinden
rapor alıp hayatını karartmaya çalıştılar. Çocuklarına zarar vermekle tehdit ettiler; tehditlerinin gerçek olduğunu belli etmek için girişimlerde bulundular...
Neyse ki ‘çete’ veya ‘çeteler’ eskisi kadar güçlü değil artık...
Durup dururken ödül vermemin sebebi ne? Bir kere durup dururken değil... Salman Yüksel’den ve kitaplarından fazlasıyla yararlanmış biriyim; belgeler ve bilgilerle dolu her iki kitabını da el üstünde tutuyorum... Kimbilir kaç kez burada tezlerine değinmek ihtiyacı duydum.
Kanal 24’te yaptığım haftalık ‘Acaba’ programının birini bütünüyle onun anlattıklarına ayırdım.
Fâili meçhul
cinayetler ile Susurluk Çetesi dosyaları şimdilerde açılıyor, itirafların üzerine gidiliyor, bilgi kırıntılarından tablonun bütünü çıkartılmak isteniyor. Bu çabanın içinde olanlara “Yıllardan beri konu üzerinde çalışan biri var” hatırlatması amaçlı benim ödül... Başkalarından farklı olarak önce kendi canını yakan
küçük bir kolunu yakalamış çetenin Salman Yüksel, sonra büyük tabloyu keşfetmiş; hem de adım adım ilerleyerek... Yol boyunca önüne çıkan, eline geçen bütün belgeleri, gazetelerde çıkmış bilgi kırıntılarını toplamış...
‘Araştırmacı vatandaşlık’ diye bir meslek varsa, hiç tereddütsüz ülkemizdeki ilk örneği odur: Salman Yüksel...
‘2011 Gönlümün Araştırmacı Vatandaşlık Ödülü’nü bu sebeple ona veriyorum işte.