Hukuk tarihimizde eşi bulunmayan bir tuhaflıkla karşı karşıyayız.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (
AYİM),
Başbakan ve iki bakanı tazminat cezasına çarptırabilir. Başbakan
Tayyip Erdoğan ile dönemin
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay hakkındaki talep karara bağlanacak. 2010 Yüksek Askerî Şûrası'nda (YAŞ)
terfileri gündeme gelen Tüm
general Halil Helvacıoğlu,
Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral
Abdullah Gavremoğlu, hükümetin vetosuna takılmıştı. Başbakan'la eski
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ'un arasındaki bilek güreşi karşılıklı hamlelerle kördüğüme dönüştü.
Terfiler gerçekleşmeyince AYİM yürütmeyi durdurma kararı verdi. "Yapılmamış bir işlem için 'yürütmeyi durdurma' vermek düz mantığa da hukuk mantığına da aykırı. Burada hukuka karşı
hile anlamına gelebilecek yorumla, 'hükümetin YAŞ kararına uymadığı/uygulamadığı' ileri sürülüyor. YAŞ kararlarını doğru tanımlamak gerekiyor.
Cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra hukukî statü kazanan metinler ancak 'YAŞ kararı' diye nitelenir. Aksi halde
cumhurbaşkanının süreçteki rolünü etkisiz elemana indirgemiş oluruz. Parlamentonun usulüne uygun ve 550 vekilin oyu ile bile olsa kabul ettiği metinlerin
kanun haline gelmesi ve hukukî nitelik kazanması için cumhurbaşkanının onayı şarttır. Meclis'le
Köşk arasındaki bir aşamada o metne kanun denmediği gibi yargısal denetime tabi değildir.
Anayasa Mahkemesi'ne götürülemez. Aynı şekilde
Genelkurmay Başkanlığı Çakmak Salonu'ndan çıkan bir metnin YAŞ kararı olarak nitelenmesinin şartı cumhurbaşkanı tarafından imzalanmasıdır. Bundan önce varlık âlemine çıkmadığı, hukukî bir nitelik kazanmadığı için zaten herhangi bir yargısal denetime tabi tutulamaz. Örnek olayda olduğu gibi henüz varlık âlemine çıkmamış ve hukukî statü kazanmamış bir '
taslak' metni YAŞ kararı kabul edip, uygulamayan idareyi mahkûm etmek hukuka karşı hiledir." Ayrıca YAŞ kararlarının yargı denetimine kapalı olduğuna dair açık anayasa hükmü var. (O günlerde AYİM'in verdiği karara dair bu satırları kaleme almıştım.)
Sivil iradenin bu hamleye cevabı adı geçen
generalleri
açığa almak oldu. Aslında hükümet, mahkemece
yakalama kararı verildiğinde aynı işlemi yapabilirdi ve sorun çıkmazdı. Zira yakalama kararı eski TCK'daki gıyabi tutukluluğun yerine ihdas edilmişti ve aslında
tutuklama kararının yüze okunarak uygulanmasını içeriyordu. Askerî Personel Kanunu mucibince sonradan salıverilseler bile haklarında tutuklama kararı verilenlerin terfileri mümkün değildi.
Hükümetin bir anlık tereddüdü ve İlker Başbuğ'un karşı atağını kestiremeyişi konuyu kaosa dönüştürdü. AYİM ise süreç boyunca aldığı kararlarla kördüğümü içinden çıkılmaz hale getirdi. Bir yandan 'YAŞ kararlarını uygula' diye hükümet aleyhine hüküm ihdas ederken öbür yandan açığa alınmaları haklı buldu.
Başbakan Erdoğan'ın açığa alma ile terfiye direnme kararlarının gerekçesi aynı: Generaller hakkında devam eden mahkemeler. Cihet-i askeriyenin tavrı kamuoyunun da tepkisini çekti. Bilhassa
Tümgeneral Gürbüz Kaya medyada ismi sıkça duyulan bir isimdi. Çukurca'da 6 askerin şehit olduğu 'dost mayını' skandalında adı geçiyordu. Yine Gediktepe'de 11 askerin hayatını kaybettiği saldırı öncesinde alınan Heron görüntülerini 'onları
çoban sandık' diye açıklamaya çalışmıştı. Bunu, hem de Başbakan'a brifing verirken yapmıştı.
AYİM'in kararı tazminat ödenmesi doğrultusunda olacak gibi görünüyor. Aksi halde kendiyle çelişecek. 'Üç general terfi etmeli' kararını veren makam o kararın uygulanmamasını cezasız bırakmaz. Bu vesile ile çift başlı yargı meselesini hatırlamakta fayda var. Tabii mücerret bir hayıflanma babında değil, icraata dönük bir hatırlama olmalı. Anayasayı yeniden yapıp böylesi tuhaflıkların kaynağı kurutulmazsa sinek avlamaya ya da ısırılmaya devam edeceğiz.