Maçın üstünde çok fazla yük vardı. İki
takım oyuncularının da taşımayacağı kadar büyük ve içinde 'anlayış' barındırmayan bir kargoydu. Koca bir
sezonun hesaplaşması haline gelen, puan anlamını yitirip 'var olma' kavgası yapılan bir 90 dakika... Belki de yeminli tercümanlar tarafından çevirisi yapılıp, UEFA'ya gönderilecek hikayesi de var.
Aykut
Kocaman oyun içi dengelerini Bursa'da tarttığı 11'ini
Mehmet Topuz takviyesiyle oynattı. Yedi
yerli oyuncuya şans verdi. Ekstra motivasyon ortaya koyacak, tribünler ile 'ruh ikizi' olmasını beklediği
tercihlerdi... Bu isimler arkalarına almaları gereken 'baskıyı', omuzlarında hissediyorlardı. Yanlış pas kararları, ileriye oynamak yerine yana dönmek, risk isteyen hücum koşularını tercih etmemek bunun sonucuydu.
Şenol Güneş'in 'daha' mücadeleci bir takımla sahaya çıkması doğru karardı. Yenilginin, zirveyle arasına 13 puan koyacağını bilerek, takımını pes etmemeye inandırmıştı. Nitekim 10 kişi kalana kadar net gol pozisyonu vermeden oynadılar.
SERDAR'IN YILDIZI PARLIYOR
24'te öne geçtikten sonra Fenerbahçe'nin ikinci gol arzusu yerini, maçı kazanma gerekliliğine terk ediverdi. Temmuz'dan beri camianın lideri
Aykut Kocaman'dı, kanayan kalplerin sahadaki temsilcileri de bu oyuncular. Emre ve
Alex kaptanlık unvanlarıyla, oyunun yine aklı ve fikriydiler.
Semih ön tarafta koşmadık yer, pres yapılmadık savunmacı bırakmadan oynadı.
Serdar Kesimal'ın yıldızı her maç parlayacak gibi. Hem nerede duracağını iyi biliyor, hem de orta sahaya katkı yapmayı düşünüyor.
Trabzonspor'un ön önemli oyuncuları
Giray Kaçar ile
Tolga Zengin'di. Tek başlarına en az beş gollük akını kestiler...