Sınav sırasında son soruya gelince çakıldım kaldım. "Her gün okulu temizleyen hademe kadının adı nedir?" diye sorulmuştu.
Bu herhalde bir çeşit
şaka olmalıydı. Kadını, yerleri silerken her gün görüyordum. Uzun boyluydu; saçları simsiyahtı. Ya 40, ya da 50'li yaşlardaydı. Adını nereden bilecektim ki! Tabii ki soruya
cevap veremedim. Benim gibi diğer arkadaşlarım da, kadının ismini hatırlamamıştı. Daha doğrusu hiç öğrenmemiştik ki, hatırlayalım.
Hoca, bize hayatımızda bir daha unutamayacağımız bir
ders verdi. İnsanlara zengin, ya da fakir ayırım yapmadan değer vermemiz gerektiğini söyledi. Hademeyi, ya da bize
hizmet eden herhangi bir insanı küçümsemememiz, halini hatırını sorarak, gülümseyerek onunla kısa da olsa bir
diyalog kurmamızı öğütledi.
Tabii hepimiz yanlışımızı fark ettik ve çok utandık. Ama bir ömür boyu hocamın bu sözleri kulağımda çınladı durdu. Tevazuu, sevgiyi elden hiç bırakmadım.
***
Çocuk pastaneye girdi. Servis yapan kıza bir dilim pastanın fiyatını sordu.
-5 lira.
- Peki 3 top
dondurma kaç lira?
Dükkân müşteriyle doluydu. Servis yapan
garson kız, biraz sabırsızlıkla, biraz da tersleyerek
küçük çocuğun sorusuna cevap verdi.
- 3 lira... Sen de ne çok soruyorsun...
- Peki abla bana 2 top dondurma getir lütfen.
Çocuk sessizce dondurmasını yedi ve dükkândan çıktı gitti. Garson kız, çocuğun oturduğu masaya gelince, 2 liranın yanına bırakılmış 3 liralık bahşişi gördü; gözleri yaşardı. Meğer, bahşiş bırakmak istediği için, daha
ucuz olan dondurmayı
tercih etmiş küçük çocuk.
Buradan da çıkarılacak bir ders var: Sabırsız davranmayın, insanların gönüllerinde taşıdığı iyi niyeti görmeye çalışın.