Son zamanlarda
İran’dan yükselen garip sesleri anlamakta zorlandığım gibi Türkiye’nin Suriye’den sonra İran politikasında da değişim yaşanıyormuş hissine kapılıyordum.
Washington’daki etkili bir düşünce
üretim merkezinin Barack Obama’yı başkanlığa hazırlama ekibinde de görev yapmış yöneticisinin kaleme aldığı ‘özel’ bilgi notunu okuyana kadar...
Tahran, haklı olarak, kendisine saldırılacağından çekiniyor. ABD’nin bunu tek başına mı, müttefikleriyle birlikte mi yapacağını, yoksa işi
İsrail’e mi bırakacağını bilmediği için de, İranlı yetkililerden daha önce hiç duymadığımız türden açıklamalar geliyor...
John Hamre etkili CSIS adlı kuruluşun başkanı. Notunu başında bulunduğu kuruluşun mütevelli heyeti üyeleri için kaleme almış. Notun bütünü “İran’a karşı saflar sıklaştırılıyor, galiba bu defa savaşa doğru gidiyoruz” cümlesiyle özetlenebilir.
Uluslararası Atom Ajansı (IAEA) önceki raporlarından biraz daha eleştirel bir İran Raporu yayınlamıştı geçenlerde; Hamre İsrail’den Washington’u hareketlendirme seferlerinin rapordan sonra arttığını kayda geçirmiş...
Hamre’ye bir asker dostu Libya’da olanların İran’da
alarm zilleri çaldırdığını söylemiş.
Kaddafi bir zamanlar nükleer silâha sahip olma çabasındaydı; son yıllarda ‘Batı’ya açılma’ politikasının parçası olarak o çabadan vazgeçti. Dostu, “Kaddafi programdan vazgeçtikten birkaç yıl sonra devriliyor; sence bu Tahran’a ne düşündürür?” diye sormuş...
Beş yıl içerisinde bugünküne benzer ‘galiba savaş yakın’ kaygıları iki kez yaşamış Hamre. Ancak her ikisinde de Washington, İsrail’e, “İran’a saldırırsanız, bizden
destek alamazsınız” demiş... Şu sırada İran’ın nükleer silâh ürettiğine dair kanıt yok,
Amerikan istihbaratı da aksini iddia edemiyor. Buna karşılık, İsrail veya ABD tarafından saldırıya uğradığı taktirde, İran’ın hemen o gün nükleer silâh üretimine başlayacağından hiç değilse Hamre emin...
Saddam’ın elinde ‘kitle
imha silâhları’ bulunduğu iddiası yetmişti
Irak’ı işgale; iddianın boş olduğu anlaşıldı, ama Irak işgal edildikten sonra...
CSIS Başkanı Hamre İran’a karşı üç farklı seçenek bulunduğunun altını çizmiş bilgi notunda: 1. İran’ı işgal edip nükleer tesislerini yok etmek... 2. Bombalamak... 3. Yaptırımlar... İlkini imkânsız görüyor; ikincisini zayiat fazla olacağı için tehlikeli buluyor; üçüncüsünün ise işe yaramadığını söylüyor.
Yönetimden dostlarıyla konuşmuş, Washington’da etrafı dinlemiş, neredeyse herkes önümüzdeki altı ay içerisinde İsrail’in İran’a saldıracağı kanaatindeymiş... Gelişmelerden haberdar olan ABD’nin bölgedeki dostları da bu yüzden İran üzerindeki baskılarını artırmışlar. “Perde gerisinde alternatif yaklaşımlar üzerinde çalışılıyor; bir şeyler olacak, ama ne olacağını henüz bilmiyorum” diyor Hamre... Bir şeyi daha: “
Saldırı olacağını öngörmüyorum; çünkü en az iki kez daha buna benzer dönemlerden geçtik; fakat şimdiki biraz farklı...”
İlgisinin esas sebebini satır aralarına gizlemiş:
Petrol... “Saldırıya uğrayan İran Körfez’den petrol geçişini durdurur mu?” diye soruyor. Aklında zaten yüksek olan petrol fiyatlarının böyle bir durumda daha da artacağı endişesi var.
Benim endişem ise farklı: Bizi de bu girdabın içine çekerler mi?