Elbette ki bu maçın
Gençlerbirliği karşılaşmasından farklı olacağı biliniyordu ama bu kadarını en fanatik
Galatasaraylılar bile beklemiyordu. Sarı Kırmızılı
takım ikinci yarının başında 10 dakikalık bölüm dışında uzun yılların en müthiş
Fenerbahçe maçını oynadı. Her bakımdan istediğini de elde edip zirveye ulaştı.
Tribünleri dolduran ve nefis şovlarıyla takımlarını hareketlendiren Sarı Kırmızılı taraftarlar gerçi ilk yarım saatte kaçırdıkları mutlak gollük pozisyonların çokluğu nedeniyle biraz gerildiler ama öylesine ezici bir üstünlük sözkonusuydu ki istedikleri mutlaka olacaktı. Nitekim oldu da...
Böylesine mutlak bir üstünlüğün,
akılla bütünleşen hırsın ve engel tanımaz kazanma isteğinin önünde durmak mümkün değildi. Sarı Kırmızılı takım destansı ilk yarıyı iki golle süsleyip işi bitirdi. Fenerbahçe ise ezeli rakibi karşısında neye uğradığını anlamakta zorlanır gibiydi.
Fatih Terim'in
Emre Çolak tercihi sanki sihirli bir dokunuşa dönüştü.
Riera mızmızlığından kurtulan takım müthiş bir patlamayı gerçekleştirdi. Kaptığı topların yanında, hiç yabana atılmayacak oynama becerisiyle nihayet bekleneni verdi. Onunla birlikte
Eboue,
Elmander ve
Melo da maça damgasını vurmakta kararlı olan adamlardı. Oynadıkları
futbol ve attıkları gollerle üçü de Galatasaraylı oldu.
Eboue'nin akıl ve beceri dolu golü maçın en güzel hareketiydi. Bilica'nın neredeyse süreklilik arzeden hataları ve öteki
savunma dağınıklıkları ikinciyi de getirdi. Fenerbahçe ikinci yarıya Stoch hamlesiyle epeyce etkili başladı ama öteki Galatasaray maçlarında hep yanlarında buldukları şans etkeni bu kez biraz uzaklardaydı. Etkili göründükleri bölümde Stoch'un direkten dışarı giden şutu dışında rakipleri için endişe verici birşey yapamadılar.
Buna karşılık Sarı Kırmızılı takımın ikinci çıkışında bulduğu köşe atışında Melo'nun
şaka gibi golü artık bu maçın dönülmez noktasını vurguluyordu. Gece Cim Bom'undu. Acı çekme sırası rakibindeydi.
Oyun bittikten sonra gelen golün teselli olacak bir yanı bile yoktu.
Galatasaray hem fizik hem
psikolojik olarak bu maça çok iyi hazırlanmıştı. Ezeli rakibine soluk bile aldırmadı. Geçen
sezon çekilen büyük acının ardından övgüye değer derecede kısa sürede ayağa kalkan ve zirveye yükselen Sarı Kırmızılı takımda bu müthiş sıçrayıştaki payı nedeniyle Terim'i de alkışlamalıyız.
Maçın güzel yanlarından biri de saha içinde ve dışında herhangi bir gerginliğin yaşanmayışı oldu. Karşılaşma sonrasında başta
Alex olmak üzere Sarı Lacivertli oyuncuların rakiplerini kutlamaları özlenen türden bir davranıştı. Çok
şükür, sadece futbolun konuşulabileceği bir
derbi izleyebildik.